Muharrem Sohbetleri

preview_player
Показать описание
Muharrem Orucunun Kutsallığı
Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

31-İmam Hüseyin (a. s) elini Ali Asker’in (a. s) kanıyla doldurarak göye doğru serpti ve şöyle buyurdu: “Bu musibete tahammül etmek bana kolaydır, çünkü Allah onu görmekte…” bu esnada “Haseyn b. Temim” başka bir ok atarak imam Hüseyin’in (a. s) dudağından vurdu. İmam Hüseyin’in ağzından kanlar akmaya başladı. İmam Hüseyin göye bakarak şöyle bir münacatta bulundu: “Allah’ ım! Bana, kardeşlerime, çocuklarıma ve akrabalarıma yaptıklarından dolayı bunları sana şikayet ediyorum. ”Sonra düşman ordusunda uzaklaşarak kılıcıyla küçük bir kabir kazdı ve Ali Asker’in küçük bedenini oraya koyarak defnetti…
Ali Asker’in (a. s) şehadeti Ehl-i Beyt (a. s) için en zor ve en azı bir musibetti… Minhal b. Amr Kufi şöyle diyor: “Medine’de Ali b. Hüseyin’in (a. s) yanına gitmiştim. İmam şöyle sordu: “Hermele’ye ne oldu?” dedim ki: “Küfe’den ayrıldığımda henüz hayattaydı. İmam Seccad (a. s) ellerini göye doğru kaldırarak üç kere şöyle dua etti:
“Allah’ ım! Demirin hararetini ona tattır. ” Bu ateş bizim kalbimizi de yakmıştır. Tüm insanlığın kalbini de. imam Mehdi (a. s) kıyam edip zalimlerden intikam alana kadar bu devam edecektir…
Hz Hüseyin savaş meydanına gitmek için çadırına gitti son hazırlıklarını yaptı . Dedesinden ve babasından kalan kutlu emanetleri oğlu zeyel abidine teslim etti. Ardına kadınlara şöyle dedi ben öldükten sonra ağlayarak bağırarak düşmanı sevindirmeyin . Ben ölünce sizleri ibni ziyat veya yezidin huzuruna götüreceklerdir. Sakın karşısında eğilmeyin. Unutmayın burada bulunan 72 şehit kimsenin önünde boyun eğmemek için canlarını verdiler. İmam Hüseyin söyle demiştir. kerbelada kara bir bulut görüyorum esasında bulut yoktu ama susuzluk öyle bir ilerlemiştiki gözlerine vurmuştu. Eğer sizler o zalimlerin karşısında dik durmayıp eğilirseniz bizlerin kanları boşa akmış olur. sonra kardeşi zeynepe döndü. Zeynep kardeşim bu bahsız kafileni başı sensin Allah yardımcınız olsun . Sonrasında atına binip dört nala koşturup savaş meydanına çıktı ve karşısına çıkacak savaşcıyı bekledi. Yezidin komutanı, Hz hüseyine seslendi . Ya hüseyin kurtulman için bir umut var yezide biat ettiğini söyle birlikte kufeye gidelim baban Alinin mezarının bulunduğu şehire. Gitmek isemezmisin .
Ey kötü iş tutan Yezidiler !
Güldü Hüseyin . Ben bu kadar yakınlarımın canın kanın akarken biat etmedimde kendi canımı kurtarmak içinmi biat edecem . Ben peygamberin kızı Fatımaü zehranın gögsünden süt emmişim o sütün bozuk olduğunu ida edecek bir adem oğlu varmı . varsa çıksın karşıma . Hüseyin karşısına çıkmayı yezid ordusundan kimse istemiyordu. Ömer bunu görüp hemen ordusunun karşısına çıkıp hüseyinin susuz, yakınların açısından dolayı yüreğinin dağlı oldunu, rahatlıkla yenile bileceğini söyledi .
Benim katlimde ihmal etmeyin, hemen yapacağınızı yapın. Görüyorsunuz ki, benim bir yardımcım yoktur. Öcümü alcak kimse kalmamıştır. Ne kardeşim Abbas ne oğlum Ali ekber kaldı Hepsini sehit etiniz. Beni yarsız ve akrabasız bikes(Kimsesiz) ve yanlız bıraktınız. Benide hemen öldürmeye çalışınız
Yezidin komutanı askerlerine güven vermeye çalıştı . bir süre ses çıkmadı . bir süre sonra imanın karşısına çıkan 3 kişi, imam tek kılıç hamlesi üçünüde yere serdi . Bir süre karşısına çıkamayan yezid ordusu, hüseyinin suzluğunu vermis olduğu hararetten dolayı atını fırata sürdü önüne geçen yezidin askerleri hüseyini tutamadılar hepsi bir bir yere serildi. Fıratın kıyısına gelen Hüseyin çömelip avucuna aldığı suyu tam ağzına götürürken atılan bir ok yanağına isabet etti. oku çekip çıkaran Hüseyin . ikinci bir kez su içmek istediysede arkasında kopan gürültüden irkildi döndüğünde yezidin askerlerinin cadırlara saldırdığını gördü hemen atına atlayıp çadırların önüne gelen Hüseyin saldırıyı düzenleyen şimrin komutanına bağırdı. Durun alçaklar ben daha ölmedim . Ey ebsu süfyan soyu sizinle savaşan benim kadın ve çocuklar değil hiç olmaz ise bu namertliği ben sağ iken yapmayın şimir utandı ve askerlerini geri çekti.

erkanbalaban
Автор

30-Henüz atın üzerindeydi Ali Ekber, henüz düşmemişti. Çadırlara döndü baktı. Anasını düşündü, “babam ne haldedir” dedi. Sürdü atını çadırlara doğru, viran olmuştu. Kanlar içindeydi, başını kaldırıp çadırları görmek istedi, kanlar sızıyordu yaralarından. Gözleri görmez olmuştu, attan düşmek üzereyken, bağırdı: “Edrikni baba. Edrikni baba!. . (Yetiş baba, yetiş baba)
İmam Hüseyin, feryadı duymuştu. Evladının sesini duyabilmek, son bir kez daha duyabilmek için kendinden geçmişti. Feryatla atına atladı, delicesine sürüyordu, Ali Ekber’ine yetişmek istiyordu bir an önce. Son kez bir daha bağrına basmak istiyordu oğlunu. Atı Ali Ekber’in başındaydı, bırakmıyordu onu. İmam Hüseyin, feryatla atından indi: “Yetiştim oğul, yetiştim!” diyerek kucakladı oğlunu, yüzündeki kanları sildi, başını kucağına aldı, artık dayanamıyordu. Kerbela çölleri inliyordu, feryatları duyuyordu. Ali Ekber, gözlerini açmaya çalıştı, son kez babasını görmeye çalıştı, ağzını açtı… “Baba su su” diyebilmişti.
İmam Hüseyin, yüzüğünü çıkardı, dudaklarına değdirmeye çalıştı. ”Sabret ey ciğer köşem sabret! Senin için kevser şarabı hazırdır!” diyerek oğlunu teselli etmeye çalıştı. Ali Ekber bu müjdeyi alınca, tekrar atına atlayıp düşman saflarının içine sürdü. Ancak, düşman aman vermiyor, kudurmuşçasına saldırıyorlardı. Oklar o nur vucudunu delik deşik etmişti. Bu gidiş Şehzadenin sonu olmuştu, pek çok yara almıştı, artık dayanamıyordu, Atından düşmek üzere iken, “Ya ebta edrikni! (Ey babacığım! Beni bul!)” diye feryad etti. Cadırlarda bir şifan koptu Hüseyin kız kardeşi Zeynep cadırdan fırladı, göğüsüne vura vura yeğeninin yanına koşmaya başladı . Hz. İmam Hüseyin, o mazlumun feryadını duymuş, ihtiyarsız olarak savaş meydanına koştu ve o selvi boyluyu, topraklar üzerinden kaldırıp çadırlara götürdü. Yanağını yanağına sürerek, “Ey gönlümü bağladığım oğul!. . Ne olur biraz konuş” diye oğluna sesleniyordu. İmam Hüseyin’in feryadına, çöl isyan ediyordu. Ali Ekber’in kanlı vücudu, cansız olarak kucağındaydı. İmam Hüseyin, kaldırdı başını havaya, açtı ellerini: “İnna Lillah İnna İleyhi Raciun” (Allah’tan geldik, Allah’a döneceğiz. ). ve kucağından indirerek cadırın önünde o sıra sıra yatan oklar ve kılıçlar ile parça parça edinmiş o bedenlerin şehitlerin yanına koydu o biriçik göz nuru oğlunu .
Artık yezid ordusuyla savaşacak İmam Hüseyin ve imam zeynel abidinden başka erde kalmamıştı . imam zeynel Abidin çok hastaydı . babasından izin istedi . Hz Hüseyin oğlunun hem hasta olması, hemde ehlibeyitin soyunu devamı için bu teklifi Kabul etmedi . Zeynel abidini anlından öptü .
İmam Hüseyin (a. s) kendisini tek ve tenha gördükten sonra tüm insanlara ilahi hücceti tamamlamak için son kez dışarı çıktı ve şunları söyledi:
Yani: “Acaba Allah Resulünün haremini koruyacak kimse yok mu? Acaba Allah’tan korkup bize yardım edecek bir muvahhit yok mu? Acaba Allah için feryatlara koşacak kimse yok mu? Acaba ilahi Rıdvan’ı ümit ederek bize yardım eden yok mu?
İmam Hüseyin’in (a. s) bu yardım isteme feryatları çadırlara ulaşınca, kadınlar imam Hüseyin’in (a. s) artık yar ve yardımcısının kalmadığını anlayarak ağlamaya başladılar. İmam Hüseyin (a. s) kadınların sakinleşmesi için çadırlara doğru gitti. O sırada imam Hüseyin’in altı aylık çocuğu olan adına Ali Asker denilen “Abdullah b. Hüseyin”in şiddetli susuzluktan ağladığını duydu. Ali Asker (a. s) süt emen bir bebekti. O gün orada ne içecek bir su vardı ve ne de annesinin göğsün de ona verecek sütü.
İmam Hüseyin (a. s) Ali Asker’i (a. s) kundaklı bir şekilde alarak düşmana doğru yöneldi. Yezit ordusu önünde durarak şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Eğer bana acımıyorsanız bu çocuğa acıyın…”
Ama sanki taşlaşmış kalplerinde hiçbir şefkat ve rahmete yer yoktu. Dünyanın rezillikleri iyice bedenlerinde kökleşmişti. Çünkü Resulullah’ın (s. a. a) çocuğuna su verecekleri yerde Beni Esed (Hermele b. Kahil olduğunu söyleyenler daha çoğunluktadır) denilen zalim onu okuyla( Üç başlı okla) boğazından vurmuştu. O esnada imam Hüseyin’in (a. s) el ve göğsü kanlara boyandı… küçük Ali Asker’in boynu bedeninden kopmuştu…

erkanbalaban
Автор

19- Hz Hüseyinin dedesini kabrinde şunları söyledi Mekkeden çıkmadan önce :
Hz Hüseyin dert yandı kardeşi Abbasa( Hz Alini öteki eşlerinden erkek çocuğu, Hz Hüseyin’in Küçük kardeşi) . Ben, şimdi nereye gideyim, onun babasına biat etmediğim için küfeden medineye göç etmiştim . ben, şimdi hangi ile gideyim dedi abbasa . sonrasında dua etti ; Yardım et bana dedem, selam olsun sana ey ümmetin sığınağı, alemlerin efendisi, şahı sultan dedem, helal et bana Hakk’ ını bu gidişle hazır yok ölüm akibetim biliyorum ama başka çaremde kalmadı . Bizleri emanet ettiğin ümmetin bizi yanlız bıraktı . Kalkda bir bak ümmetin ne halde . Bir avuç iken yedi düvele meydan okuyan ümmetin içinde bir zalime boyun eğer oldu . Bağışla beni dedem ümmetini sana şikayette bulunmaya geldim . bana görülen muameleye sen şahit ol, güç ver, sabır ver bana bu dünyada yapa yanlız kaldım. Başımı omuzuna yaslayacak, sırtımı sırtına yaslaya bilecek ne sen, ne babam ve de abim kaldı . Ne garip muaveyene biat etmemek için küfeden medineye göçümü yükledim . şimdi oğluna biat etmemek için başka bir diara göç etmek zorundayım . Göçmen kuşlara döndüm dedem o diyardan bu diyara savrulmaktan usandım dedem dedi .
Hz. Hüseyin Amr ve adamlarının kötü niyetlerini bildiğinden, Ümre ziyaretini yapmaya karar verdi. Kabe’yi tavaf etti, Sefa ile Merve arasında gezdi; sonra Irak’a doğru hareket etti . Hz. Hüseyin, Irak’a hareket etmeden önce, Kabe’nin önünde durmuştu. Cebrail (a. s), onun elinden tutmuştu ve: -helimmu ila beyatillah- Allah’ ın biatine koşun diye insanları sesliyordu
Hz. Hüseyin, Irak’a çıkmağa karar verince, ayağa kalktı. Allah’a hamd-u sena etti. Resulullah (s. a. a)’a salat-u selam gönderdi. Sonra şöyle buyurdu:
“Ölüm, Adem oğlunun gerdanlığıdır; hanımların gerdanlığına (takılarına) benzer. Yakub’un oğlu Yusuf’u arzuladığı gibi, ben de ölenlerimi (Dedem Muhammed’i (s. a. a), Annem Fatıma’yı (s. a), Babam Ali’yi (a. s) ve kardeşim Hasan’ı (a. s)arzuluyorum. )”. Öldürülmem için seçilen yerde, bedenlerimizi parça- parça edecek kurtları (düşman askerlerini) görüyorum. Kaderin kalemi yazdığı şeyi değiştirmek mümkün değildir. Biz Ehl-i Beyt, Allah’ ın kaderine razı olanlardanız; musibetlere karşı sabırlıyız. Resulullah (s. a. a)’ın et parçası, ondan ayrı yaşayamaz.
Hz. Hüseyin Mekke’deyken Kufe’deki Müslümanlar kendisine biat edeceklerini bildiren bir haber yolladılar. Bu haberi alan İmam Hüseyin ailesi ve akrabalarından oluşan bir kafile ile Kufe’ye doğru yola koyulmak istedi . Zaten gidecek yeride yoktu . Davet etmişlerdi Hz Hüseyini . Hz Hüseyinde amcasının oğlu Müslimi gönderdi acaba davetlerinde samimilermi diye öncü göndermişti. (Babası Hz. Ali’nin (a. s) kardeşi Akil bin Ebi Talip, nesep ve soyları tanımada uzmandı ve Arap fasihlerindendi. Ebi Talib, İmam Hüseyin’in (a. s) amcaoğlu ve Kufe’de şehit olan ilk yarenidir. Birgün Hz Ali, Hz Muhammedin yanına gelip amca abim akili seviyormusun diye sorar. Peygamberimizde diyorki iki sevgiliyide seviyorum . Ebu Talip (Baba), Akil (oğul). Birincisinde Akili kendisinden dolayı, fazilettinden dolayı çok seviyorum, İkinciside amcam olan Ebu Talipten dolayı çok seviyorum Ebu Talipin 1000 tane oğluda olsaydı o binide mert olurdu, yiğit insan olurdu diyor. Sonra peygamberimiz göz yaşı döküyor Hz Ali soruyor niye ağlıyorsun, buyuruyorki Hz muhammed Akilin bir oğlu olacak ve senin oğlun için canını verecek yani müslümden bahis ediyor canlar. )Onlarda müslimü güzel karşıladılar, hepsi baitını yeniledi . Müslimde Hz. Hüseyine mektup yazarak hiç bekleme hemen gel seni bekliyoruz diye mektup gönderdi .
Hain küfelelierde başka bir mektup yezide haberdar ettiler. Sancağını açıp Hakk’ ı olanı almak amacıyla yönünü Kufe'ye çevirdi. Yolun bir kısmını aşmıştı ki Yezid'in Kufe'ye Ubeydullah bin Ziyad'ı vali olarak atadığını ve Ubeydullah'ın Hüseyin'in amcasının oğlu olan elçisi Muslim bin Akil'i yakalayıp öldürttüğünü, beraberinde bir ordu gönderdiğini, Kufelilerin savaşmaktansa itaat etmeyi yeğlediklerini öğrendi. Müslim b. Akil (r. a) şehit olmadan yirmi yedi gün önce, Hz. Hüseyin’e mektup yazmıştı. Küfelilerin onun yanında olacaklarını bildirmişti. Hatta Küfelilerden bir grup da mektup yazıp gönderdiler. Mektupta: “Ey Hüseyin! Yüz bin tane silahlı (kılıçlı) adam, sana yardıma hazırlar. Ehlibeyitine inanlarının yardım için koş. ” Yazmışlardı. Bu nedenle Hz. Hüseyin, davet üzerine küfelliler şöyle bir mektubunu yazmıştı. ;
Bismillahirrahmanirrahim; Bu, Ali oğlu Hüseyn'in Müslüman ve inanan kardeşlerine mektubudur. Allah’a hamd, Peygamber (s. a. a)’e selamdan sonra. Akil oğlu Müslim’in mektubunu aldım, mektupta: “Bize yardım için birleştiğinizi, düşmanlarımızdan Hakk’ ımızı almamızda yardımcı olacağınızı. ” yazmıştır.
Allah’tan bize ihsanını( davranışı en güzel biçimde yapmak) tamamlamasını, size de iyi niyet, güzel amel ve en iyi mükafatları nasip buyurmasını arzuluyorum. Zi’l Hicce ayının sekizinde Salı günü Mekke’den ayrıldığımı ve size doğru geldiğimi biliniz. Mektubumu aldığınızda bize yardım için birlik ve beraberliğinizi sağlayın ki, bir kaç gün sonra yanınızdayım. Allah’ ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun” yazılıydı.
Hz. İmam Cafer-i Sadık buyurmuştur ki: “Şehitler efendisi Hz. Hüseyin, Mekke’den çıkmağa karar aldığı gün Muhammed-i Hanefi’ye, onun yanına geldi ve: “Küfe halkı, bildiğin gibi babana ve kardeşine hile yaptılar. Onlara yaptıklarını sana da yapabileceklerinden endişeleniyorum. Allah’ ın saygın kıldığı Mekke’de kalmaya karar verirsen, aziz olursun, sevgi görürsün. Hiç kimse sana dokunmaz. ” dedi.

erkanbalaban
Автор

26- Bu sözleri işiten Yezid’in askeri arasında bir huzursuzluk başladı, yaptıklarından pişman olanlar mırıldanmaya başladı. Bunu fark eden komutanlar, fitne kopmasından korkarak derhal Abbas’ın karşısına geçerek, “böyle bir talebin yerine getirilemeyeceğini” söylediler. Bu cevabı alan Abbas, tekrar İmam Hüseyin’in yanına dönüp durumu kendisine bildirdi. Bu arada Ehl-i Beyt arasında bulunan çocuklardan: “Sususuz! Sususuz!” feryatları yükseliyordu. Tam savaş meydanına gideceği sırada imam hüseyinin kızları sakine ve rukiye ağlıyarak amca çok susadık bize su getir dedi . Hazret-i Abbas, çocukların bu feryatlarını duyuyordu, yüreğindeki o büyük acıya, isyana mani olamıyordu. Küçücük yavruların susuzluk feryatlarını, kadınların çaresizliğini, yaralıların: “Medet ( yardım et, kurtar) ey Allah’ ım medet, Allah, Muhammed, Ali aşkına bir yudum su” diye feryat edip ağladıklarına tanık oluyordu.
Hz. Abbas’ın dayanacak hali kalmamıştı. Kardeşi İmam Hüseyin’e gidip izin istedi. “İzin ver şu yavrulara biraz su getireyim. Düşman ordularını yarar geçerim” demişti. İzin aldı, atına atladı, onca zulüm yaşamıştı ki, onca şahadet görmüştü ki, ölüm nedir ki, kurtuluş olmuştu artık ölüm. ”Susuzuz! Susuzuz! Allah aşkına susuzuz!. . ” diye inliyordu çocuklar ve kadınlar. O, sadece bu feryatları duyuyordu. Kat kat sarılan Yezid’in ordusunu yardı geçti, Fırat’a vardığında altındaki atı, “ukap” tan kanlar damlıyordu. Yaralar almıştı, cins Arap atı. At Fırat Nehrine girdi. Abbas’ın susuzluktan dudakları çatlak çatlaktı. Çöllerde günlerdir susuzluk çekiyorlardı, ciğerleri parçalanıyordu. Avucunu doldurdu, dudaklarına kadar götürdü, gözlerinin önüne İmam Hüseyin’in minik kızı Sakine geldi, diğer yavruların feryatları geldi. Susuzluktan taşların soğukluğuyla susuzluğunu gidermeye çalışan yavrular geldi, inim inim inleyen hastalar geldi.
“Ey Efendim! Affeyle beni, Onlar susuzluktan feryat ederlerken ben nasıl su içerim ki!. “ Tulumunu doldurdu, sol omuzuna astı, yüzüne su serpti, suyun serinliğini ta yüreğinde hissetti. Fırat’a baktı, hüzünlü hüzünlü akıyordu. Sanki o da utanıyordu, amaçsız akışından…

erkanbalaban
Автор

5- 7. karar şuydu bizlerde bunlar gibi görünmeliyiz(Tulekka grubu), bizde bunlar gibi düşünmeliyiz, bizde bunların safında duran müslümanlar gibi olup namaz kılanlardan olmalıyız, bunlardanmış gibi hareket etmeliyiz, bunların içlerindeymiş gibi kendimizi göstermeliyiz, taki iktidarı, hükümeti bizim içimizden biri alana kadar bunu yapmalıyız kararı alındı . Hükümet ne olursa olsun, sistem ne olursa olsun önemli olan bizim istediklerimizin olması dır diye karar aldılar. mehcidi Drar denilen olay vardır . ( Kur-an da İslam İbadet hanesi olarak “büyük evlerle” birlikte “Mescit” ifadesi yer almaktadır. Cami sözcüğü genelde Ülkemizde, Kafkasya, orta Asya ve Balkanlarda kullanılmaktadır. Bununla birlikte cami denildiğinde Minareli, kubbeli, mihraplı mekanlar akla gelmektedir. Oysa Hazreti Muhammed döneminde, Irak ve Arap coğrafyasında Minareli ve kubbeli mekanlar yoktu, Fakat halife Ömer Filistin ve Suriye’yi Feth ettiğinde Hıristiyanlarda gördüğü Kubbe gibi mimari şekilleri çok sonra özellikle Emevi döneminde İslam-i İbadet Hanelerde görülmeye başlandı . İslam-i İbadet haneler genelde Kur-an da Belirtildiği gibi “O Evler” Minaresiz, kubbesiz, minber ve Mihrapsız mekanlardı. Sade gösterişsiz ve mütevazı olan bu “Evler” günümüzde ki, Cem Evleriyle çokça benzeşmektedir. Öte yandan Mescit sözü bilimsel açıdan cem Evi ile örtüşmektedir şöyle ki, Mescid, Secde edilen yerler, Cem Evleri, yine Secde edilen Yerlerdendir. Nitekim Medine de Hazreti Muhammed ve İlk İslam olan kişiler tarafında yapılan Mescid-i Nebevi de O dönemin Cem evi idi. Bu konuya ileriki konularda daha detaylı değineceğim . )
Bu küfür ve şirk ehli medinede cami yaparlar( bu şirk ehli öyleleri vardıki 9 tane kızını diri diri toprağa gömmüştü, bu kadar Muhammedle savaşan bu grup nasıl olduda bir günde Muhammede tabi oldular . canlar düşünün ) bu şeytanların amaçlarına ulaşmak için yaptığı bir projesiydi . nifak projesiydi . Ebu süfyan, oğlu muaviye bu grubun içinde olanlardan, ömer, ebubekir osman ve diğerleride sonrandan bu kevrana katıldılar ( Bu sözde Üç halifede Hz Muhammede inanıp mekkeden, medine göç etmişlerdir. Bunlar Muhammedin döneminde müslüman olduklarında, ehli sünnetin analtıkları gibi öyle Hakk’ ı ile mümin davranışlarda sergilemediler, bir çok olaylarda Hz Muhammedle fikir ayrılıklarına düşmüşlerdir.Bunların kötülüğü Hz peygamberden sonra onun mirasına sadık kalmayıp islamı parçalamalarıdır) .

erkanbalaban
Автор

28-Kanlı çölde acı çekmiş
Kafirler de insaf yokmuş
Abbas’ın kolları kopmuş
Hüseyin’im kan içinde
“Ey Efendim! Çocuklara söz verdim, Bana yardım eyle” diye inledi. Tulumu ağzına aldı, atını dolu dizgin sürüyordu Abbas. Bir ara bacaklarında serinlik hissetti, tulum delinmişti, ok atıldığını bile hissetmemişti, al kanlara bürünmüştü. Çöl olanca sıcaklığınca yakıyordu.
Acılar yakıyordu, umudu tükenmişti.
– Hangi yüzle gideyim! Atın üzerinde titriyordu, dengesini sağlayamıyordu, gücü tükenmişti, çadırdakiler gözünün önüne geliyordu.
– Ey Efendim! Bu ne beladır ki Ehl-i Beyt’e bir damla su nasip olmaz!
Nida geldi ki;
– Ey Abbas! Ahret derecelerini elde etmek kolay olmaz. Tanrı yoluna girmiş olanlardan hiçbiri, cefa çekmeden, meramını elde edemez.
Abbas’ın gözleri görmez olmuştu, karanlıklar alemi bu muydu? Atından düşerken bağırdı.
– Ya abi! Edrikni! edrikni! (Ya kardeşim! Kardeşini bul!)
Mazlum Hüseyin, bu çağrıyı duyunca, Abbas’ın imdadına yetişmek için derhal atına atladı, yıldırım gibi sesin geldiği yöne sürdü. İnen darbeler Abbas’ı at üstünden düşürmüştü, etrafını sarmışlardı. İmam Hüseyin, yıldırım gibi üzerlerine sürdü atını ve yere atladı. Abbas kanlar içinde kolsuz yatıyordu.
İmam Hüseyin’in feryadı, Kerbela çöllerinde yankılandı. O vakit İmam Hüseyin: “El’ane inkeser zahri (Şimdi belim kırıldı!”) diyerek öyle bir ah çekti ki, Kerbela toprağını titretti. Abbası kucağına aldı, metanetine hakim olamadı, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, Abbas’ın gözleri açıktı. Kandan gözükmüyordu. Ağzında halen su tulumunun ipi vardı. Medet!… Medet senden olsun Ey Allah’ ım.
Hz. İmam Hüseyin’nin görkemli Türbesi ile Celal Abbas’ın görkemli Türbesi karşılıklı yapılmış. Aralarında çok geniş bir meydan var. İnsanlar akın akın ziyarete geliyor ve günlerce o meydanda yatıp kalkıyorlar. Celal Abbas’ın altından yapılmış iki kolu, kendisine ait türbenin müze bölümünde muhafaza ediliyor.
Hz. Hüseyin’in kimsesi kalmamıştı. Eli silah tutan herkesin şahadetini tek tek gördü, tek tek yaşadı. Her şahadette bin kez onlarla birlikte şehit oldu. Ölümün karanlık yüzünü binlerce kez gördü ve tattı. Kerbela demek gözyaşı demekti, figan demekti, ağıt demekti, kan ve zulüm demekti. Bu zulmü İmam Hüseyin, ta yüreğinde hissediyordu. Çöl sıcaktı, çöl bunaltıcıydı. Çadırların arkasına döndü ve haykırarak ağlamaya başladı. Her taraf şehit kanlarıyla sulanmıştı. “Ah dedem Muhammed! Ah babam yiğit Ali! Neredesiniz?”

erkanbalaban
Автор

20-Biz, Hatire’i Kuds’ta (Berrin cennetinde) onunla birlikteyiz. O, bizimle sevinecektir. Şimdi, bizim için canını feda etmek isteyenler ve Allah’a kavuşmak için canından geçenler, benimle birlikte göç etmeğe hazırlansınlar. Zira Sahur vakti göç edeceğiz. Mekkeden küfeye doğru.
Hz Hüseyin mekkeden ıraka küfeye giderken bir çok konaktan uğrayak yoluna devam etmiştir. Hz. Hüseyin’in (a. s) kafilesi "Şükuk" konağından sonra "Zübale" konağına vardı. Bu konakta Kufe'deki taraftarlarından eline ulaşan bir mektup vasıtasıyla artık resmen Müslim, Hani ve Abdullah ibn-i Yektur'un katledilme olayından haberdar oldu. Hz. Hüseyin (a. s) dostlarının arasında, mektubu elinde tuttuğu halde şöyle buyurdu: "Bismillahirrahmanirrahim. Allah'a hamd, Resulle salat ve selam olsun. Bize üzücü bir haber ulaşmıştır. Bu üzücü haber Müslim ibn-i Akil, Hani ibn-i Urve ve Abdullah ibn-i Yektur'un öldürülme haberleridir Taraftarlarımız bize yardım etmekten vazgeçmişlerdir. Sizden geri dönmek isteyen geri dönebilir ve bizden taraf onun üzerinde hiçbir hak yoktur. Not :Burada Alevi Horasan pirlerinde anlatılan bir olay daha var ;Hz Muhammed ilk islamı yaymaya başladığında Horasana da elçiler gönderiri ve oradaki Halk islamiyeti kabul eder, derlerki zamanında Hz Alide oraya gelerek islamı anlatmış ve yaymıştır. Hz Hüseyinin tek başına kaldığı zaman horasan pirlerinde bir mektup gider ve Hz Hüseyine davet yapılmıştır . Yanımıza gel ve islamiyeti buradan yönet bizler seni İmam önderi olarak kabul ediyoruz. Bunu duyan yezid Küfe halkını kandırarak Hz Hüseyin yüzlerce mektup yazdırıp Küffeye davet ederler . Yezid bunu neden yaptı, Çünkü Hz Hüseyin Horasa giderse çok güçlenecek ve Tüm islamiyetin başına geçecekti .
Halbukü Hz Hüseyini davet için bir mektup bile yeterlidir . Hz Hüseyin Müslim Akili küffeye gönderek biatlarından emin olmak ister çünkü oda biliyordu ki Küffe halkı haindi. Müslim Bin akil küffe halkından biat da almıştır. Ve Hz imam mektup yazarak davetin samimi olduğunu yazar. Mektup geldikten sonra Hz Hüseyin horasan gitmek yerine daha yakın olan Kerbelaya Küffe yolunu çeviriyor. Hz Hüseyin kendini kurtarmak için yola çıkmadı, ümmeti kurtarmak için yola çıktı . Biliyordu ki Horas ehli sağlam ve itikatlı ehlibeyit tarfıydı. Ama Küffede çok mektub gelmesi ve itikatlarıda zayıf olmasından dolayı yardıma daha muhtaç oldukları için küffeye yolunu çevirdi. Yezid küfellilere oyun yapıyor Biz İslamız onlar, Ali, Hüseyin taraftarları diyordu . Esasen Asıl islam Hz muhammet- Ali yoludur. Horasan pirlerin tarihnden gelen bir tarihi olayda böyle yansıtılmıştır.
Taberi, bu önerinin neticesini şöyle naklediyor: "Hz. Hüseyin’in (a. s) konuşmasından sonra, İmam’la (a. s) birlikte gelen toplum, grup-grup sağa sola dağıldılar; öyle ki Hz. Hüseyin (a. s) kendisiyle birlikte Medine'den gelen yakın dostlarıyla yalnız kaldı. ". Küfe halkı kandırılmıştı, biatında geri dönmüş tür. Neredeyse küffe halkının çoğunu Hüseyin ile savaşması için kandırmışlar . . Hatta yezidin ordusu hüseyinin kafilesi küfeye bile gelmeden yok etmek için savaşcılar göndermiştir. Artık hüseyinin yolundan gitmek şahadet yolu, hüseyinin yolundan gitmek ölümü göze almaktır .

erkanbalaban
Автор

29- İmam Hüseyin’in büyük oğlu Ali Ekber karşısındaydı. Henüz 18 yaşındaydı, gençti, yakışıklıydı. Büyük dedesi Hz. Muhammed’e benziyordu. Rivayet ederler ki, Ali Ekber henüz on sekiz yaşında olup sümbül kokulu saçları, yanağının gülleri üstüne gölge salmakta idi ve etrafındaki lale bahçeleri taze menekşelerle süslenmişti.
Ne zaman ki, Resulallah’ ın sesini ve sözünü duymayı arzulasalar, onun şekerler dökülen gül dudaklarını açtırıp konuştururlardı. Ne zaman ki, kainatın efendisinin yüzünü görmeyi arzulasalar, onun yüzünden sevinç nurları aksettirirlerdi. Ali Ekber, “Ey Baba! Ben o kadar zulum, o kadar kan gördüm ki, benden başka eli silah tutan kalmadı. Senin şahadetini görmek istemiyorum, buna dayanamam, bana, izin ver baba” diyerek savaş meydanına çıkmak için izin istedi.
“Ey oğul! Senin gördüklerini ben yaşamadım mı, ben görmedim mi? Her şehidin şahadetinde ben de milyon kez şehit oldum oğul! Hani nerede Abbas, hani nerede Kasım, hani nerede Hür! Hepsi kefensiz olarak şurada yatıyorlar oğul!…”İmam Hüseyin, “var git zırhını getir, seni kendi ellerimle giydireceğim oğul” dedi Hüseyin, babasının yeşil sarığını oğlunun başına giydirdi, yine babasından yadiğar kalan kemeri oğlunun beline bağladı, saçlarını düzeltti, zırhını giydirdi. Kız kardeşi Zeyneb ve Annesi Şehriban’u bu manzarayı görünce, feryatlara başladılar.
Sarılmışlardı Ali Ekber’e, İmam Hüseyin, sarılmıştı oğluna. Dudakları çatlak çatlaktı. Alev alev yanıyordu. Annesi Şehriban’u, bırakmak istemiyordu. Annesinin ve halasının ellerini, yüzüne sürdü. Atına atladı ve doludizgin düşman saflarının üzerine sürdü atını.
Ali Ekber, her tarafı dolaşıp kahramanlıklar gösterdikten sonra Yezid ordusunun önüne gelip adını ve sanını söyledikten sonra şöyle seslendi: “Takva dalının çiçeği benim! Hüseyin Ali Murtaza’nın oğlu benim! Ey Allah’tan korkmaz, Resulü Ekrem’den haya etmez insanlar!. . Babamın yanında bir tek ben kaldım. Beni de öldürünüz de, babamın felaketini görmeyeyim” diyerek öyle bir nara attı ki, Ali Ekber’in acıyla söylediği bu sözler, düşman safları üzerinde etki yapmıştı. Hiç kimse Ali Ekber’in karşısına çıkmak istemiyordu. o kadar dedesi Hz. Muhammede benziyordiki kimse Kılıç salamak ve savaşmak istemiyordu ., çekiniyordular ama kimsede de bu kötü yoldan dönmekte istemiyordu .
Yezidin komutanı bu benzerlikten dolayı ilk kılıncı sallamak istemedi ve yanındaki askere tarığa şöyle dedi. Tarık git Aliekberi öldürki Hüseyin kolu kanadı kırılsın ve bizimle savaşamasın . Eğer bunu yaparsan Musul valiliği senin . Tarıkta atına atlayıp Aliekbere saldırıya geçti . Ali ekber bir mızrak fırlatı o mızrak o kadar güçlü atmıştıki mızrak tarıgın gövdesini delip geçmişti ve oracıkta can Verdi yezidin namert askeri tarık . Ali Ekber, daha fazla beklemeden düşman saflarının içersine daldı, kahramanca dövüştü, bu arada yaralar da almıştı. Babasını ve Ehl-i Beyt kadınlarını bir daha görebilmek için atını çadırlara doğru sürdü. Babasının yanına gelince, “Babacığım! Susuzluk beni helak ediyor. Ve demirlerin ağırlığı altında eziliyorum! Eğer bir damla su ile ateşimi yatıştırmış olsaydım, düşman askerini tufana boğardım!” diyerek feryat ediyordu. İmam Hüseyin sususluk o kadar ileri dercede iki, Ali ekber babasında biraz su istedi ve dediki vAllah ki biraz su olsa bu düşmanları hepsin alt ederim demiştir. İmam Hüseyin dilini çıkarıp oğlunun Verdi . oğlu söyle dedi bir kuru tahtadan daha kurydu.
Hz. İmam Hüseyin, mübarek elleriyle oğlunun yüzünü tozlarından temizledi. Ali Ekber, tekrar savaş meydanına döndü ve peş-peşe pek çok düşman askerini saf dışı bıraktıktan sonra, üzerine gelen binlerce düşman askerinin savurduğu kılıç ve mızrak darbeleriyle pek çok yaralar almıştı. Buna rağmen, hiç telaş etmeden, aynı dedesi Murtaza gibi savaşıyordu. Bir ara, aldığı yaraların acısı ile inledi: “Ah Kerbü-bela ah. ! Ah susuzluk ah!. . ”

erkanbalaban
Автор

34- İşte burada Hz. Zeynep (s. a) ayağa kalkmış ve şöyle bir konuşma yapmıştır:
“Ey Yezid, esir olarak şehir şehir dolaştırmakla bu geniş yeryüzünü ve bu fezayı bize dar ettiğini, bizi Allah katında hor ve zelil(Küçük düşürmek, horlanmak), kendini de yücelttiğini ve bu olayların da senin yüce makamından olduğunu mu sanırsın ki böyle övünüp seviniyorsun? Dünyayı abat(Memur;sonuz hayat) ettiğin, şenlendirdiğin için çok mu mutlusun? Her şeyin istediğin gibi gerçekleşmesine ve saltanatı ele geçirmene çok mu seviniyorsun? Yavaş ol, yavaş ol! Allah’ ın “O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi, sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar; biz onlara, ancak günahları daha da artsın diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılayıcı bir azap vardır” (Al-i İmran, 178) buyurduğunu unuttun mu yoksa?
Ey Azad edilmiş kölelerin zürriyetinden olan! (Mekke fethi sonrasında Peygamber tarafından azat edilenler), kendi kadın ve cariyelerini örtüp Resulullah’ın kızlarını açık yüzlerle ve örtüsüz bir halde düşmanlarının yanında şehir şehir dolaştırman ve her konakta oranın sakinlerine teşhir etmen, yabancıya ve aşinaya bu himayesiz esirleri göstermen insaf ve adalet midir? Soylu ve necip insanların ciğerini ağzına alıp emen, sonra da dışarı atan ve şehitlerin kanıyla beslenen (Hz. Hamza’nın ciğerini çiğneyen Yezid’in büyük annesi Hind’e işaret etmekte) birinden nasıl merhamet beklenebilir? Her zaman itiraz, husumet(Düşmanlık) ve kinle bize bakan biri, elinden gelen her türlü kötülüğü neden yapmasın? Şimdi de bu yaptığıyla sanki günah işlememiş gibi, sarhoş ve mağrur(Böbürlenen, Büyüklenen) bir halde, cennet gençlerinin efendisi Eba Abdillah’ın (Hz. Hüseyin’in) dişlerine çubukla vuruyor ve pervasızca(korkmadan, sakınmadan) “Bedir savaşında ölen büyüklerim, keşke burada olsalardı da bu durumu görerek çığlıklar atıp ‘ellerin dert görmesin ey Yezid’ deselerdi” diyorsun.
Evet, niye söylemeyesin ve niye bu şiiri okumayasın ki? Sen ellerini Muhammed (s. a. a) evlatlarının kanına buladın ve yeryüzünün yıldızları olan Abdulmuttalip oğullarını katlettin.
Fakat sen bununla kendi ölüm ve bedbahtlığına (taliyi kötü olan ) zemin hazırladın. Şimdi de duyuyorlarmış gibi kendi kavminin büyüklerine sesleniyorsun. Ne var ki çok geçmeden sen de onlara katılacak ve “Keşke ellerim kırılsaydı ve dilim lal olsaydı da bunları söylemeseydim. ” diyeceksin.
Ey güçlü Allah’ ım! Bize zulmedenlerden intikamımızı ve Hakk’ ımızı al ve gazabının ateşinde yak onları! Ey Yezid! Sen bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok geçmeyecek; Peygamber evlatlarının kanını dökmek ve Ehlibeytine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamber’in huzuruna çıkacaksın. O gün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır. “Allah yolunda ölenleri sakın ölüler sanmayın. Hayır, onlar Efendisinin katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. ” (Al-i İmran, 169)

erkanbalaban
Автор

37- İmam Zeynel Abidin (a. s)’ın Yezid’in Sarayında Yaptığı Konuşma:
Bu konuya girmeden önce bir konuyu açıklık getirmek isterim . Hz zeynel (a. s) Neden savaşa katılmadı diyip kınayanlar vardır. Onlara Kurandan cevap verelim . Fetih suresi -17 :Gözleri görmeyene, sakat olana veya hasta olana, savaşa katılmamakta bir vebal yoktur. Kim Allah'a ve Resule itaat ederse, Allah onu içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Kim de yüz çevirirse, onu da acıklı bir ceza ile cezalandıracaktır.
Hamd, alemlerin efendisi olan Allah’a özgüdür, Allah’ ın salat ve selamı Peygamberine ve tüm ailesine olsun. Yüce Allah doğru söylemiştir şöyle buyurarak: "Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah’ ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu. " (Rum, 10)

Daha 23 yaşında bir delikanlı . Yazıklar olsun sana hey hatip, Yaradılmışların hoşnutluğunu elde etmek için . Yaratanın gazabını kazanıyorsun vallahi. Doğru söylemiyorsun inasanlara yanlışa sürükliyorsun . Ey yezid eğer çesaretin varsa beni dinle ve dinlet . Ey insanlar, beni tanıyan tanıyor, tanımayanlara da haseb ve nesebimi beyan edeceğim.
Ey insanlar, ben Mekke ve Mina’nın oğluyum. Ben Zemzem ve Sefa’nın oğluyum.
Ben Resul-i Ekrem’in oğluyum.
Ben En güzel yaratılmışın oğluyum. Ben en güzel seçilmişin oğluyum.
Ben Hacer-ül Esvedi ridasıyla yerine bırakan kimsenin oğluyum.
Ben izar ve ridasına bürünen en hayırlı kimsenin oğluyum. Ben tavaf ve sa’y eden, hacca gidip telbiye söyleyen en hayırlı kimsenin oğluyum.
Ben geceyken Mescid’ül Haram’dan Mesvil’ül Aksa’ya götürülenin oğluyum.
Ben Burak’a bindirilen ve Cibril’in Sidret-ül Münteha’ya götürdüğü kimsenin oğluyum. Yakınlaşıp daha yakın olanan, Öyle ki O’nunla Peygamber arasında iki keman veya daha az mesafa kalanın oğluyum
Ben gök melekleriyle salat eden/Çok ca anan kimsenin oğluyum.
Ben Celil olan Allah’ ın vahyettiği her şeyi kendisine vahyettiği kimsenin oğluyum.
Ben Muhammed Mustafa’nın (saa) oğluyum.
Ben Ali Murtaza’nın oğluyum.
Ben Lailahe İllAllah diyene kadar en kötü insanlarla savaşanın oğluyum.
Ben, Resulullah’ın huzurunda iki kılıç ile iki mızrak ile vuruşanın oğluyum
İki defa hicret ve iki defa biat edenin oğluyum.
Ben Bedir ve Huneyn’de Resulullah’ın yanında yer alıp savaşan ve bir an olsun Allah’ ı inkar etmeyen kimsenin oğluyum.
Ben Cebrail’in yardım ettiği, Mikail’in yar olduğu şahsın oğluyum.
Ben Müslümanların namusunu koruyanın oğluyum.
Ben mü’minlerin salihinin, Nebilerin varisinin, müslümanların rehberinin, mücahidlerin nurunun, Nakisin (Cemel ehli) Kasitin (Muaviye ve taraftarları) ve Marikin (Nehrevan haricileri) ile savaşıp onları öldürenin, ve hizipleri (Handek savaşında İslam ve müslümanları yok etme amacıyla bir araya toplanan müşrikleri) dağıtan kimsenin oğluyum.
Ben, düşmalarına öğüt vermeye çalışanın oğluyum.
Allah’ ın ve Peygamberin davetini müminler arasında ilk kabul edenin oğluyum.

erkanbalaban
Автор

42-*Kerbela Tarihi Kumru’da o gün Hz. Ali’nin Ninova’ya açıktan gelip, gariplerinin halini sorup teselli ettiğini yazar.
Nahum, 2. Bap, 8, 9, 10, 11, 12. ayetler:“Kaçıp gidiyor Ninova halkı, boşalan bir havuzun suyu gibi. Durun, durun diye bağırıyorlar, ama geri dönüp bakan yok. Yağmalayın altınını, gümüşünü yok servetinin sonu. Her tür değerli değerli eşyayla dolup taşıyor. Yıkıldı, yerle bir oldu, viraneye döndü Ninova. Eriyor yürekler, bükülüyor dizler, titriyor bedenler, herkesin beti benzi soluyor. Aslanların inine, yavru aslanların beslendiği yere ne oldu? Aslanla dişinin ve yavrularının korkusuzca dolaştığı yere ne oldu? Aslan yavrularına yetecek kadar avladı. ”
Açıklama: Eskiden beri çengel gibi akan Fırat, havuz göllenip dururken Hz. Hüseyin’in, çadırındaki çocuklara su getirmek için Ninova’nın havuz gibi göllenen Fırat suyuna varıp ok yağmuruna tutulanlara “kaçmayın durun” diyerek alayla çağırıldığı; dudakları susuzluktan kurumasına rağmen yüzünü sudan tarafa çevirmeyip döndükleri Kerbela tarihi gibi malum aynen yazmaktadır.
Nahum; Hz. Hüseyin’in çadırlarını yağma için İbni Ziyad ve Ömer melunlarının emir verdiğini ve kadınların gümüş ve altınlarını yağma edip, bayanların her çeşit değerli ve sonsuz eşyalarını ve Hz. Hüseyin’in ve beraberindeki zengin hazinesinin yağma edildiği Tevrat’ta tarihte okumuş gibi yazar. Ve olaylar Nahum’un anlattığı gibi olmuştur. Ve günlerce gidilmekle sonu gelmeyen bir boşluk ve ıssızlık gibi olan Ninova, yani Kerbela Çölü’nün sessizliğinden korkan Hz. Hüseyin’in Ehl-i Beyt’inin eriyip çarpan yüreklerini ve bellerinin kırıldığını ve yüzlerinin solduğunu, olduğu gibi yazıyor. “Ve Esedullahulgalip. ” Yani Allah’ ın yenilmez ve galip olan aslanı” adını alan Hz. Ali’nin Yahudilere karşı kazandığı zaferden sonra, Medine şehrine getirilen ganimetler sırasında, evladının başından geçecek olan Ninova (Kerbela) olayının açıklamasında bulunmuştur. "
Nahum, 3. Bap’ın 1, 2, 3 ve 4. ayetlerinde:“Elleri kanlı kentin vay haline! Yalanla talanla dolu, yağmalamaktan geri kalmıyor. Kamçı şaklamaları, tekerlek gürültüleri; koşan atlar, sarsılan savaş arabaları.
Saldıran atlılar, çakan kılıçlar; parıldayan mızraklar, yığın yığın ölüler…Sayısız ceset. Yürürken ayaklar takılıyor ölülere. Her şey o alımlı, büyücü fahişenin sınırsız ahlaksızlığından oldu. Fahişeliğiyle ulusları, büyüleriyle halkları kendine tutsak etti. ”
Açıklama: Kanlı şehir olayı, Yahudilerin intikamı almak için Hazreti Hüseyin’i öldürmek amacıyla karşısına asker çıkaran Şam ve Yahudiye’den Asur kralı Yezit zamanında Ninova’da, Peygamber’in Ehlibeyt’ini katlettikleri olaydır. Ve kamçının sesi Hz. Ali’nin kızı Hz. Zeyneb’in başına vurulmuş olup, tarihin kaydettiği bir kamçıdır ki, esir bayanları işkence altına alan kamçıdır. Bununla beraber Nahum, Yezid’in Girgan ve Türk aşiretlerinden sürü sürü esirler getirilip satıldığını yazıyor. Bu zulümleri yapan Asur Kralı Yezit’e hitaben Nahum, Yezit’in akıbetini tarihte okumuş gibi Hz. Musa zamanında Efendi/sahip Allah’ ın şöyle buyurduğunu gördüm diye yazıyor.

erkanbalaban
Автор

18-Yezid Hz hüseyine şöyle demiştir. Babam muaviyen öldü, ölürkende yerine beni velihat ve halife olarak bıraktı . Hüseyin babama biat etmedi diye banadamı biat etmiyecek . Bilinki ben babama benzemem . Biat etsinki canını bağışlayayım . hem neyine güveniyorda biat etmiyor bana . Hele dönüp baksın ardına onlar ile yüreyen kim kaldı . Hani nederde muhammed mustafanın dostları . Cümle cihan ümmeye oğulların önünde dize gelip biat verdi o neden vermiyecekmiş . Nerden geliyor onun üstünlüğü, Nerden geliyor onun halife olduğu bu Hakk’ ı nereden görüyor hele bana bir desin demiştir.
Hz Hüseyin şöyle cevap veriri:Ben Muhammed Mustafanın torunu Hüseyin diye gürledi, velayetim peygammber kızı Fatımayı zehra benim annemdir, hayber aslanı Ali mürteza benim babadır, Hasanü müşteba(Seçilmiş demek) benim abim işte budur benim künyem . Hele birde o söylesin künyesini saltanatmı bu babadan oğula devrediyor halifeliği . Eğer benim kanım dökülmeden ayakta duramayacaksa benim ceddim Muhammedin dini, o zaman dökün kanımı, parçalayın bedenimi, biad edersem canımı bağışlayacakmış yezide gidin değinki o meluna; ondan şifa dileğenmi varmış. Biat edersem yezide nasıl bakarım kıyamette ceddimin yüzüne . Ya o canıma kast ederse ne hak yerine kimden şifa dileyecek bu ulu divanda dedesindenmi yoksa babası muavyendenmi. Ey zalim yezidin gölgesine sığınanlar biat etmiyeceğim bileseniz. Bu dünyada her gücü yeten güçsüze boyun eğdirmeye kalkarsa ya nice olur bu güçsüzlerin hali
Yezid, Hz. Hüseyin'i ortadan kaldırmadıkça halifelik yapamayacağını anladı. Ancak onun üzerine bizzat kendisi gitmek yerine bütün Müslümanların saygı gösterdiği bir kahraman olan Sa'd ibn-i Ebi Vakkas'ın oğlu Ömer bin Sa'd'ı kendisine Rey valiliğini vereceği vaadi ile kandırarak gönderdi. Yezid, Ömer' e 6. 000 asker vermişti. Bunun karşılığında Hz. Hüseyin akrabası ve yakını olan Abdullah ibn-i:f:übeyr'in Yezid'in orduları karşısında yenilmesi üzerine kendisine bağlı olanlardan isteyenlerin kendisinden ayrılabileceğini duyurdu. Akrabaları ve bazı dostları dışındakiler onu terkettiler. Bu yüzden yanında 40'ı yaya, 32'si atlı olan toplam yetmiş iki kişi kaldı.
Allah iki denizi birbiriyle kavuşmak üzere bırakıverdi. Aralarında birbirine karışmamak üzere bir engel vardır. O iki denizden inci ve mercan çıkar. İki denizden murad; Aliyyülmürteza ve Fatımetüzzehra, aradaki haddi fasıl Muhammed Mustafa, o iki denizden çıkan inci ve mercan da Hasan ve Hüseyin aleyhimesselam'dır.
Yezid’in asıl hedefi, Hz. Hüseyin’in biatını almak ve karşısında duran en büyük engeli ortadan kaldırmaktı. Hz Hüseyin biat etmedi yezide . Hz. Hüseyin tedbir amacıyla Medine’den Mekke’ye gitti. hem haç vazifesini yapmak, hemde Hz. Muhammedin mezarını ziyaret etmekti mekkeye göç etti . Hac bahanesi ile As oğlu Said oğlu Amr ve bir grup Mekke’ye geldiler. Onlar, Hz. Hüseyini tutuklayıp Yezid'e götürmek için görevlendirilmişlerdi; yahut da öldürmekti.
Bu arada Emevi saraylarında din dışı ne varsa din adına meşru gösteriliyordu. Halk isyan ediyor ama Emevilerin kurduğu askeri teşkilat halka göz açtırmıyordu. İşte Küfe halkı da baskılardan bıkmıştı. Küfeliler( . Ali'nin zamanında yönetim merkezi seçtiği Küfe'deki halk olmak üzere Müslümanlar tepki göstermişti. Hz. Ali'ye bağlılıkları ile bilinen Küfe Emeviler döneminde Şam'ın başkent seçilmesi, fetihlerin merkezinin bu şehrin olması eski başkentin gelirlerinde azalmaya yol açmış ve siyasi önemini kaybetmişti. ) . Küfeliler mektup üzerine mektup yazıp Hz. Hüseyini davet ediyorlardı(120 tane mektup yazmışlardı) . O zamanlarda hz Hüseyin medineden mekkeye göç etmişti

erkanbalaban
Автор

9-Hz. Ali (a. s) olay karşısında Ömer İbn Hattab’a çok sert tepki göstermiştir
Hz. Ali’nin (a. s) halis yaranlarından olan “Suleym İbn Kays” bu konu Hakk’ ında kendi kitabında şöyle yazmaktadır:Müminlerin Emiri Hz. Ali (a. s), ilk aşamada bunların eşi Hz. Fatıma’ya saldırma niyetleri olduklarını görünce onlara oldukça sert tepki göstermiştir. O sırada Ömer’in yüz ve suratına yumrukla vurarak onu yere indirmiştir… ancak Peygamber efendimizin (s. a. a) emirleri doğrultusunda daha ileri gitmeyerek sabır göstermiş ve olayı uzatmamıştır. Burada saldıranlara bunu açıklamak istemiştir ki eğer ben sabır ve tahammül etmeye emir olunmamış olsaydım ve Allah’ ın isteği bu yönde olmuş olmasaydı, hiç kimse böyle bir düşünceyi zihninden bile geçiremezdi. Ama Hz. Ali her zaman olduğu gibi burada da Allah’ ın emirleri doğrultusunda hareket etmiştir. Birinci halife biat almak için . . o yaşanan arbede 90 gün sonra gerek aldığı yaralar gerekse baba üzüntüsünden dolayı Hz fatıma anamız vefat ediyor. ( Hz fatıma anamızın ölünce, vasiyet üzerine namazı kılındı ve gece gömüldü. O zamana kadar Hz Ali, Ebu bekire beyat etmemişti) Bakın daha bu ev baskından 1 hafta sonra medinede bir hadise daha gerçekleşiyor . Hz fatımaya ait olan fedekteki çalışan işcileri medineye geliyor ve şöyle diyorlar devletin memurları bizi hurmalıktan dışarı attılar .
Fedek, Medine şehrine yaklaşık olarak 150 kilometre uzaklıkta olan, içinde hurma bahçelerininde bulunduğu yerleşim alanının adıdır. Bu bölgede bulunan ve Fedek Hurmalığı olarak da bilinen arazi Hz. Muhammed'e ait olan bir araziydi. Hz. Muhammed bunu Hz. Fatma'ya hediye etmişti Bakın muhammed hayatta iken kızına vermişti yani fedek arazisi miras değildir. Önceden verilen haktır . bazı hadisciler miras der ama bu işin gerçeğini de saklarlar. ( Miras ölümden sonra kalan malın pay edilmesi. Ama muhammed sağ iken bunu kızına veriyor) . Hz. Muhammed hakka yürüyene kadar Hz. Fatıma bu araziyi kiraya veriyor ve elde ettiği gelirin küçük bir kısmını ailesine ayırırken büyük kısmını ihtiyaç sahibi fakirlere veriyordu.
Bakara suresi 181:O halde kim işittikten sonra vasiyet değiştirirse bunun günahı elbette ki değiştirenin boynunda olacaktır. Kuşkusuz, Allah, işitendir, bilendir.
Ahzab suresi -6 :; Nebi, mü'minlere kendi canlarından her konuda tercih edilmeye ve sözü dinlenmeye daha yakın ve daha layık olandır . onun eşleride inananların anneleridir. Mirascı olmak bakımından akrabalar ise, birbirine, öbür inanlardan ve Mekkeli göçmenlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız bunun dışındadır. Bunlar, kitapta böylece yazılı bulunmaktadır.

erkanbalaban
Автор

6- Öyleki kendi aralarında söyle buyurmuşlar biz onlardan daha imanlı, daha müslüman ve daha ateşli olacağız demişlerdir. Ve peygamberimiz Allah’ ı emir ile onların bu yaptırdığı mehcidi dırarı yıktırıyor . Hz muhammed Mekke fetinden bir süre sonra gadir-ı Hun veda hacında o müthiş 1 saatlik konuşmasını yapıyor ve Allah’ ı izni ile islamın vekili ve İmamı olarak Hz Aliyi ilan ediyor. Hz Muhammed, halkında Hz Aliye biat etmelerini söyldi i o gün orada tek biat etmeyen ebu süfyan oğlu muaviye oldu ( Halbuki küfür ve şirk grubu daha önceden bu 7. Karar için anlaşıp her şeyi Kabul etmiş gibi rollerini yapacaklardı ama ebu-süfyan oğlu muaviye biat isteminde o kadar hırslanıp öf kelendiki planlarına uyamadı ve itrazını dile getirerek oradan ayrıldı halbuki kafasındaki plana göre biat etmesi gerekiyordu, öteki kulis yapanlar planlarına sadık kalarak biatlarını yaptılar ötekileri biat yapış olmasaydı bu yedinci kararları kısır kalacak ve başarısız olacaklardı ).
Hz peygamberimiz gadir-I Hun dan sonra medine ye geliyor . Gadiri-hun dan 70 gün sonra hz peygamberimiz vefat ediyor. Gadiri-hundan sonra o sürede medinede geçiren peygamberimiz medinedeki hareketliliği, gece toplantıları, kulisler yapıldığını görüyor . daha vefat etmeden ve Hz Aliye biat sözü aldığı halde o halkın bir lider arayışı içinde olduğunu görüyor. İktidar arayışı içinde olduğunu görüyor . Hz muhammed üsame b . zeyd emir verir orduyu topla, (rum ordusuna karşı). O zaman karşı çıkanlar oldu bu karşı çıkanlara arasında 3 halifede vardı . Bu olaylardan sonra bir müdet sonra hz Muhammed vefat ediyor . .
Bir rivayete görede, Peygamberimiz, hilafet konusunda kendisine ve Hz Aliye karşı hazırlanan tezgahı gördü . Bu tezgahı dokuyan kureyşi medineden uzaklaştırmayı düşündü . Bu planla seferden dönünceye kadar Hz Ali hilafete yerleşmiş ve herşey bitmiş olacaktı. . Çünkü, ölmeden iki ay önce ( Yada ölümüne yakın)ordusunu sefere çıkarması ve başkenti boşaltmasından başka bir izahı olmaz denilmektedir. Bu ordu içinde görevlendirlmiş olarak Ebubekir, ömer, Osman, Abdurrahman bin Avf ve diğer önde gelen muhacir ve ensarın görevlendirilmesi, kendisinden sonra halifenin Ali olacağını kanıtıdır. Sefere gönderilmeyip Ali ile birlikte kalanlar, hep Ali nin taraftarları idi. Hz Ali o zaman 30 yaşında idi Usaman 17 yaşında idi . Peygamberimiz halka şu mejasıda veriyordu. Hz Ali halife olursa yaşı genç ondan daha yaşlı ve teçrübellileri var ( Ebubekir, Osman, ömer gibi). Usabe17 yaşında onun komutanlığı altında o sözde 3 halife onun ermine girdi (Her müslümananın itaatle mükelelef olduğunu hatırlatmak istiyordu . Kimin yaşı ve tecrübesi ne olursa olsun peygamberin verdiği emir herkes uymak zorunda ) Kaldıki usaman da genç yaşına ragmen çok iyi bir asker ve komutan özellikleri vardır. Kuranda bunlarla ilgili ayete bir bakalım.

erkanbalaban
Автор

35-Allah’ ın hükmedici, Muhammed’in (s. a. a) davacı ve Cebrail’in de ona yardımcı olacağı gün senin için yeterlidir. Seni bu makama getirerek Müslümanların sırtına bindirenler, zalimler arasında ne de kötü bir bedel seçtiklerini çok yakında anlayacaklar. Hangimizin daha bedbaht (kötü yürekli) olduğunu bilecekler. Sen konuşulmayacak kadar değersiz birisin. Ama bu durum seninle konuşmaya (bizi) mecbur etmiştir. Seni kınamak ve zemmetmek(kınamak, yermek)se benim gözümde değerli ve büyük bir iştir. Fakat gözler ağlıyor ve sineler de gam ateşiyle yanıyor. .
Ah, Allah ordusunun şeytan ordusu olan azat edilmişler eliyle öldürülmesi ne ilginçtir! Bizim kanımız bu ellerden akıyor ve etlerimiz ise ağızlarında çiğneniyor. O tayyib(Helal, temiz) ve pak bedenler, yer üstünde kalmıştır…
Ey Yezid! Eğer bugün galip gelerek, bizi kendi ganimetin biliyorsan, yarın yaptıklarından başka bir şey göremeyeceğin gün bunun hesabını vereceksin. Allah kullarına zulmetmez. Biz de şikayetimizi ona yöneltiyoruz. Çünkü O’dur sığınağımız.
Ey Yezid! Kendi işinle meşgul ol, istediğin şekilde düzen kur, hile yap ve çalış. Ancak Allah’a andolsun ki bizim adımızı silemeyecek, vahyimizi söndüremeyecek ve öldüremeyeceksin, işimizi bitiremeyeceksin. Alnındaki bu lekeyi de silemeyeceksin. Çünkü aklın alil, yaşayacağın günler az ve kalildir. Münadi “Allah’ ın laneti zalimlerin üzerine olsun” diye seslendiğinde, o gün bu topluluğun dağılmış olacaktır. Allah’a hamdolsun ki başlangıcımızı saadet ve mağfiret, sonumuzu da şehadet ve rahmet kıldı. Allah’tan istiyoruz ki nimetini, şehitlerimize tamamlasın; mükafatlarını artırsın ve bizleri de salih haleflerden kılsın. Çünkü O, bağışlayandır; şefkatlidir. “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. ”
Konuyu rivayet eden ravi şöyle nakletmektedir: Allah’a andolsun ki Zeyneb’in (s. a) bu haykırışı meclistekilerin tamamının ağlamasına neden oldu, ancak Yezit öylece sessiz kaldı…Yezit, bambu ağacının getirilmesini emretmiş ve İmam Hüseyin’in (a. s) mübarek dudak ve dişlerine onunla vurmuştur. Ebu Burze Eslemi (Resulullah’ın sahabelerindendir) Yezid’e hitaben şöyle demiştir: Ey Yezit! Elindeki çubukla Fatıma’nın oğlu Hüseyin’in dişlerine mi vuruyorsun?! Ben kendi gözlerimle Resulullah’ın (s. a. a) Hüseyin ve kardeşi Hasan’ın (a. s) ağız ve dişlerinden öptüğünü ve şöyle dediğini gördüm: “Siz ikiniz cennet gençlerinin efendisisiniz. Allah sizi öldürenleri öldürsün ve onları rahmetinden uzak etsin. Onlar için cehennemi hazırlasın ve o ne kötü bir yerdir. ”Yezit öfkelenmiş ve onun meclisinden dışarı atılmasını emretmiştir. Daha sonra şu şiiri okumuştur:

erkanbalaban
Автор

8-Ömer, biyatın Aliye yapılması gereğini biliyordu . O zaman peygamberimizin vefatını kabul etip hem üzüntüsünü, hemde Hz Aliye biyatını kabul ederek artık mümünlerin velisi sensin diyip halka beyan etmeliydi .Ömer ne yapatı ;Biatı gölgelemek için, peygamberin ölmediğini söylüyordu. Bu kargaşa ile, biyat gündeminin oluşmasını geçiktirmiş oluyordu. Bu, arada onun taraftarlarının medine gelmeleri için biraz zamana ihtiyacı vardı. Bu, amaçla tehtit yöntemlerini deniyordu. Halkıda, cenazesinin bulunduğu semte girmesini engelliyordu. Rivayettlere göre 2 veya 3 gün cenazasi ortada kalmış.
Ebubekir gelince, peygamberin hücresine giriyor. Yüzünü açıyor ve dışarıya çıkıp toplananlara Muhammed öldü . Kim muhammede tapıyorsa, bilsinki muhammed öldü. Allaha ibadet edenler ise, Allah’ ı ebedi/ hay olduğunu, onun için hiç bir zaman ölmeyeceğini bilsinler diyor. ( bu konuşmada mana ve sırrı Ebu bekiri tanıyanlar daha iyi anlar)Haşimilere gizli bir tehtit saklıdır . Şunu demek istiyor : Büyüğünüz olarak bildiğiniz muhammed, işte öldü. Artık muhammedin dönemi bitti.
Daha Hz peygamberimizin mezaranın toprağı kurumadan, Hz fatıma anamızın ( Hz cebrail Hz muhammedin evine girerken bile izin almadan veya kapıyı çalmadan girmezdi )evinin kapısı kırılarak giriliyor ( Yeni halifeye zorla biat ettirlimek için o ki sakifede seçilmiş sözde halife devlet başkanına. Zorlada ve cebirlede olsa bile fatıma anamız ve Hz Ali efendimiz kabul etmemişti) . fatıma anamız 18 yaşında gebe ve çocuğu düşüyor ( Kaynak şıkşıkıye Hutbesi nehclü –belağe. Burada bir not düşelim 14 masum bakı hürmetine dediğimiz 14 masumu pak da Hz fatıma anamızın kucağında/Karnındaki mübarek bebekte bu 14 masum pakın içindedir canlar. )Fatıma anamızın evine saldırıldığını, yakmakla tehtit edildiğini tarih yazar. Vahabi – selefilerin ikinci halife Ömer İbn Hattap ve adamlarının, Ebu bekirin yazılı emri ile Hz. Fatıma’nın (s. a) evine saldırılarak dövülmesini inkar etmek için halkın duygularını tahrik etmek amacıyla söyledikleri en önemli şüphelerden bir diğeri de ‘Neden Müminlerin Emiri Hz. Ali (a. s) o sırada eşini savunmadı?’ Hz. Ali zamanının en cesur insanı ve Allah’ ın aslanı değil miydi? Diye sorular üreterek insanların kafalarını karıştırmaktadırlar.

erkanbalaban
Автор

1- Kerbela
Haziret-i Ali İbni Musa Rıza’dan nakledildiğine göre: İbrahim, İsmail yerine koçu kurban ederken mübarek hatırına şu geldi:Halil Öztoprak pirimizden
- Oğlumu kurban etmek için karar vermekle iyi bir sevap kazandım ben!
O zaman Hazret-i Vacibül-vücud’dan nida duyuldu:
- Ey Halil! Bütün yaratılmışlar arasında kimi fazla seversin?
Hz. İbrahim arzeyledi:
- Ey Efendim! Sana malumdur. Hazret-i Muhammed’i ki, Hazret-i Muhammed efdal -ı mahlukat ( yaratılmış bulunanların en üstünü) dür.
Hitap geldi:
- Muhammed evladını mı çok seversin, yoksa kendi evladını mı?
İbrahim arzetti:
- Onun evladını!
Nida geldi:
- Ey Halil ! Onun sevgili evladını Kerbela’da şehid ederler! İbrahim de bu vak’ayı duyunca üzüldü, kederlere düştü.
Nida geldi:
- Ey İbrahim! Kerbela mazlumu için, bu kadar üzüntünün sevabı, oğlun İsamil’i kurban etmenin sevabından daha da fazladır!
(Fuzuli -Ermişlerin Bahcesinden Kerbela Şehitleri sayfa: 46-47 ). Burda anlıyoruzki Hazret-i Hüseyin’nin göz göre, göre çoçuklarını kurban vermesi Hakk yolunda Hakk için ve Ehlibeyt’in var olan Kuran-ı Kerimin adaletin ve Şeriat-ı ( Kanunların ) için ve Hakk’ın birliği, ayreten gönül kalbimizin birliği ve dirliği için geleçek müçadelemizde Hz. Hüseyin Kerbelullah’ı müçadelesini kendimize ışık tutarak ve matemini bir adaletin ve Hakk yolundaki var olan kendi ilk nefsimize karşı devrim yaparak Hakikata varma müçadelesini vererek adaletin nasıl dağıtımını ugulanacağı konusunda marifleşmek lazimki, kerbela mücadelesinde olduğu gibi, o sevaba nasib olalım.

erkanbalaban
Автор

11- Aslında, Ebu bekir . Peygamberin bıraktığı miras değil, sadakadır derken. Oysaki Ömer Binil-Hattab aynı mirası, Aişe dahil olmak üzere Hz peygamberin eşlerine dağıtmıştır .
Fedek olayıyla asıl verilmek istenen mesaj; “sizin/Ehlibeytin en haklı olduğu bir konuda bile, mülkünüze bile el koyabiliyoruz. Bunu yaptığımıza göre daha neler yapacağımızı hesaba katın, ona göre bizlere biat edin, yoksa Hakk’ ınızı, mülkünüzü elinizden aldığımız gibi canınızı da alırız” mesajıdır. Nitekim bunu yapanların daha sonraları Ehlibeyte karşı insanlık dışı yöntemlerde bulundular. Bunun zirve noktası da imam Hüseyin'in Kerbela çölünde şehit edilmesidir. Miras konusunda Kurandan ayet ;Kuranı kerimde şöyle buyuruyor miras Hakk’ ında ; süleyman davuttan miras aldı. O, zamanın devlet adamları fatımaya şöyle diyor ; bir gün baban şöyle demişti ve ben işitmiştim : Biz peygamberler grubu miras bırakmayız . ( burada haşa ya peygamberimiz Kuranı bilmiyor. yada o sözü peygamber adına söyleyen hadis yalancıdır. Bu yalancı veya yalancılar kim olursa olsun ) . . uydurma bir hadisle fedeki gasp edenler hadislere karşı savaş açıyorlar. Kimin hadislerine Hz Peygamberimizin hadislerine
Bu yalancı hadislerin asıl amacı şudur ; Birinci amaç Hz. Muhammedi küçültmek, ikinci yanlış yapa bilen bir sıradan insanmış gibi göstermek, hata yapa bilir gibi göstermek .Üçüncü karşı tarafa saygısını göstermek için çıkarılan hadisler ( bir kaçtane örnekler gösterelim bu yalancı taraflı hadis lerden :Bir gün osman Hz. Muhammedin odasına girerken, Hz muhammed üstünü toparlayıp onu hazır olarakda beklemesi, işte camide şeytanlar dans ederken, dansözler seyrediyormuş . ömer gelince şeytanlar korkup kaçmışlar . Haşa şeytanlar Muhammet oradayken kaçmamışta, ömeri görünce kaçıp gitmişler, birde peygamberimizin mehcite şeytan dansözleri seyretmesi de ayrı düşkünlüğü göstermekti) buradaki amaçlarda istedikleri kişileri yüceltirken Muhammedi şahit tutmaları . Sonuçta ne oluyor bu yalancı uydurmaca hadisleri gerçekmiş gibi gösterip, ya bu adamda normal biri, yanlış yapabilir diyip ne gadir-I Hum, ne fedek davası nede ehlibeyit Hakk’ ında gerçek olan hadislerini sulandırıp başka yerler çekmişler.
Ebubekire, Müslümanların biatlarının müteakip, İmamı Ali, Saad bin Übbade gibi, bu biati reddedenlere mürted’ci muamelesi yapılamadı. Bunların irtidad ettiklerine dair bir şey de söylenmedi.
Birinci halife 500 tane hadis yakmışır tarih yazıyor. Ikinci halife konu konu hadisleri bölüyor bunları anlata bilir şunlara anlatamasınız diye hadis yasağı getiriyor. yazma ve nakletme yasağı . Bilhare kendi istediklerini yapmak için olmayan hadisleri devreye sokmaya başlamışlardı. Bu hadis yasağı 90 sene devam etmiştir. Abdulaziz ömer dönemine kadar devam etmiştir. Hz Muhammed nediyor ; Benim adıma yalan konuşursa, cehennemdeki yerini hazırlasın ( Yani kim benim adımı kullanarak, bu hadistir derse o veya onlar cehennemde kendi yerlerini hazırlasın).

erkanbalaban
Автор

13-Halifelere Bir bakalım :Buhari, Müslüm den alınmıştır.
Buhari sahihi(beşinci cüzü sayfa 116 megazin kitabından ):Beni Temim heyeti geldiğinde hişam bin Yusuf ‘tan naklen . Ebu bekir ile ömer bir kişinin görevlendirilmesi konusunda peygamberin önünde, kendi aralarında yüksek sesle tartıştılar.Bunun üzerine ayet inmiştir; [Hucurat 1-3] Ey İman edenler, Allah ın ve peygamberin huzurunda yarışmayın, tartışmayın . Buda gösteriyorki, Ebu bekir ve ömer saygı kurallarına bakmadan : Hz. Peygamberin önünde tartışabiliyorlar, atışıyorlar.Hz peygambere sormadan görev dağıtıyorlar. Farkında olmadan, bu durumuları yaratıyorlar denmez.Bu olay Hz peygamberin yaşamının sonuna doğru oluyor. Yazar, iki şeyhin nerede ise helak olacaklarını bildiriyor.
Buhariden . Ebu bekir zekat vermeyen müslümanları öldürmüştür. Hz. Peygamberin (s. aa. s) La İlahe illelah (Allahtan başka İlah yoktur)diyenlerin katili haramdır. Bu anlamda dünyada islam çoğrafyasında ümettin birbirlerini nasıl kesip katledikerine bakın .Tehvidi getiren kişi öldürme yasağı peygamberimizin islama koyduğu Allah’ ın kurallarıdır.Peygamberimizin her beyanı Allahtan gelir. Sonrasında bu sözde halifeler yaptıklarından pişman olup öldürdükleri aillelerin yakınlarına diyet parası vermiştir. ( Diyet müslüman olmayanlara ödenmez) hani sahabaler hata yapmaz ve eleştirilmezdi. Allahtan başka illah yoktur diyen kafir olsa öldürülmez/öldürülmesi haramdır. Kesin ve nettir. Her kim öldürürse Allaha ve peygamberin kanunlarına karşı gelmiş olur ve kafir sayılır. Din bu kadar hassasdır. Şimdi öldürülen imamlar, onların yollarını süren insanlar yapılan zulümlerin hepisi cehennemliktir. Bunu kitabımız Kuran diyor canlar.
Zekatı öldürmek usulüyle tehsil etmek şeklini tercih eden ebubekir ile onu teyid eden ömer, bu öldürülenlerin müslüman olduklarını biliyorlardı. Büyük hakk sahibi ve Allahtan başka İlah yoktur diyen Fatımanın evini yakmakla tehdit eden ve evin çevresine odun taşıyan ömerin kendisiydi. Ömer ki Allahtan başka ilah yoktur diyenleri öldürürken, Ebu bekire hak veriyordu. Tevbe süresi 75-77 ayette zekatla ilgilidir. ölümde bahis edilmez . gelin görünkü birinci ve ikinci halife uygun görmüştür. Hz peygamberin zamanında saalbe cize vergi diye zekat vermek istememişti. Ama buna ragmen, yüce peygamber, ona karşı bir savaş açmamıştı. Gücü de olduğu halde, asker kuvvetlerine baş vurmamıştır.
İslamın temeli, yüce Kurana ve Hz Resulün sünnetlerine dayanır . Kuran ve Hz peygamberin sünnetleri tartışmasız islamın tek merciidir. Keyfi sünnet icat edenler ve peygamberin sünnetine aykırı hüküm verenler, elbette gerçek sünnetlerden rahatsız olup onları kaldırmak ve saptırmak isyeyeceklerdir. Beşyüz tane hadisini yaktırmıştır. Tarihte yazar hadisleri yasaklayan naklin / anlatılmasını ilk yasaklayanların ilk üç halife oldukları görülecektir.Çünkü Hz.Peygamber’in hadisleri, onların icraatlarıyla/yaptıklarıyla, onların uydurdukları ictihad ve hükümleriyle de çelişecekti.
Ömerki keşke çelişkilere düşmeseydi.Keşke Kurana göre teyyemmümü öğrenseydi ve su bulunmadığı zaman namaz kılmayın fetfasını da vermeseydi.Allah’ ı kitabına göre, boşanma ayrı ayrı iki kez tekrarlandıktan sonra gerçekleşir. Keşke bunuda bir araya getirilen üç sözcükle toplamasaydı. Bunlar Allah’ ı şaşmaz hükümleriydi ama, kendisi, hepsinin tersini yaptı. Burada Allah erkeğin gücünü kırmak ve kadının değerini artırmak için bir erkek karısını 2 kere boşayıp /boşan sözcüğü telefuz ettiğinde 3. Kere kadın evlenip başka biriyle ve o evlendiği kişiyle boşandıktan sonra tekrar eski eşi ile evlenebilir hükümünü getirmiştir. Yani erkeğin nefsine karşı verilmiş bir ders dir. Birdaha boşan kelimesini kullanmadan önce otur iki kere düşünsün diye.

erkanbalaban
Автор

43-Nahum, 3. Bap’ın 5. ayetinden başlayarak:“Her şeye egemen Efendi diyor ki, ‘Sana karşıyım, ey Ninova!’ Savuracağım eteklerini yüzüne. Uluslara çıplaklığını, halklara ayıp yerlerini göstereceğim. Seni pislikle sıvayıp rezil edeceğim. Dehşetle seyredecek herkes seni. Seni kim görse kaçacak. ‘Harabeye döndü Ninova’ diyecekler. Kim dövünecek onun için, nereden bulalım onu avutacak birilerini?Sen No-Amon’dan daha mı üstünsün? O kent ki, kanallar arasındaydı, suyla çevrelenmişti. Kalesi Nil Irmağı, surlarıyla sulardı. Öyleyken tutsak düştü, halkı sürüldü. Acıyla kendinden geçeceksin, ey Ninova! Düşmanlarından korunacak yer arayacaksın. Ülken sürekli işgal altında olacak. Ateş olacak her yer ve o ateş yiyip bitirecek seni. ”
Açıklama: Nahum’a Hak ‘tan gelen ilhamla söylediği için, Efendinin sözü diye başlıyor. Nitekim dediği gibi de oldu. Ve Şam’a bakanların hepsinin kaçacaklarını ve Asur Kralı Yezit’in hilafetini kaldıran Muhtar Sakafi ve Ebu Müslüm’ün Şam ile Lübnan’ı istila ettiği zaman, viran bir hale geleceğini bildiriyor. Ve Asur kralı Yezeit’in halifesi Mervan’ın kale kapısını ordularının açıp, diğer bir kapıdan kaçarak sığındıkları öbür kaleleri de Türk askerleri istila edecek. Halife Mervan’ı Türk askerinin bir Yahudi evinde, tuvalette ve pislik içinde yakaladığını aynen Kerbela intikamı tarihinde yazılı olduğu gibi Nahum, bu olayın olacağını asırlarca evvel yazılmış olan Tevrat’ta ve Hz. İsa da İncil’i Şerif’inde yazmışlardır. Keza Hz. Musa’nın Tevrat’ında Nahum aynı görüşü 3. Bap, 15. ayetinden devamla yazmıştır.
“Orada ateş seni yiyip bitirecek, kılıç seni kesip biçecek.
Genç çekirgelerin yiyip bitirdiği ekin gibi olacaksın.
Açıklama: Nahum’un ileriyi gören bu anlatımından (istihracında), Asur Kralı Muaviye oğlu yezit'in kurduğu Emevi Hükümeti’ne hitap ettiği ortaya çıkıyor. Bu anlatım İslam tarihine uyuyor. Asur kralı Yezit’e hitabet edip, Muhammed’in Halis ümmeti olan muhiplerinin ‘Güneş’ gibi doğacağını, ateş gibi olup, intikam kılıçlarıyla Asur Kralı’nı ve tabilerini keseceğini ve memur ve kumandanlarının da çekirge yavruları gibi kaçacaklarını ve nerede olduklarını kimsenin bilmeyeceğini anlatıyor. *(Emevi hükümdarlarına hitap etmiş)
*Asur denilen eski büyük şehir, eski Yahudiler ve sonraları Muaviye’ye ve Yezit’e geçen şehirdir.
Nahum’un Tevrat’ta hikmetle bildirdiği asla unutulmayacak denilen ‘Ninova Zulmü’, Hz. Hüseyin’in şehit edildiği Kerbela Olayı’dır. Bu olay, 10 Muharrem’de olmuştur. Hz. Muhammed’in asabı ve Ehl-i Beyt’i 10 Muharrem’de Ninova Zulmü’nün yasını tutarlar.
10 Muharrem için Kuran-ı Kerim Fecir Suresi’nin 1. ayetinde:
“Velfecri veleyalin aşrin”, Cenabı Hak 10 Aşure matemine yemin etmiştir ki, Cenabı Hakk’ın bu husustaki gösterişini Tevrat’ın Nahum Faslı ile bildirilmiştir. . .

erkanbalaban