Büyülü Dağ, Thomas Mann Kitap Yorumu

preview_player
Показать описание
#kitapönerisi

Benimle iletişime geçmek için:

Рекомендации по теме
Комментарии
Автор

Thomas Mann, 1912 yılında, Davos’ta sanatoryumda tedavi gören eşini ziyaret eder.Sanatoryumun atmosferi onu çok etkiler.Başlangıçta Venedik’te Ölüm’ün karşıtı sanatoryum dünyasının lüks ortamında ölüme mahkûm hastaların pasif yaşamını karikatürize eden kısa mizahi bir roman yazmaktır amacı.
Ancak kitap mizahi yanını kaybetmeden felsefe yüklü zaman ve eğitim romanına dönüşür.
Thomas Mann aşırılıktan kaçınan bir denge insanı olduğunu sık sık belirtse de ironiden vazgeçemez.İroni ona göre objektiflik ve sanatın tam kendisi demektir.

Arthur Schnitzler’in Büyülü Dağ hakkında “ O mizahçı sonsuzlukta geziniyor” demesi Thomas Mann’ı çok sevindirir.

Thomas Mann der ki:”Kulağa  tuhaf gelse de ben kendimi ilk planda mizahçı olarak görüyorum ve insanları güldürmekten hoşlandığım kadar hiçbir şeyden hoşlanmam.”
Kitaptaki mizah, ironi beni de zaman zaman güldürdü.Sanatoryumda ağzında dereceler durmadan ateş ölçen insanlar, derece satmaya her an hazır hemşireler, mutlak ölüme mahkûm yatay yaşamayı benimsemiş insanların durmadan sigara içmesi, hatta onları tedavi eden doktorların da eşlik etmesi komikti.

Zaman kavramı üzerine yapılan felsefi açıklamalar, zamanın göreceliliği sanki bir roman tekniği olarak da kullanılmış.Bir bakıyorsunuz kitap anlatılanlara göre akıp gidiyor, bir bakıyorsunuz yine anlatılanlara göre durağanlaşıyor.Thomas Mann ilişkiler ağının tadına varabilmek, müzik ve düşünce ilişkilerini hissedebilmek için Büyülü Dağ’ın iki kez okunmasını önermiş.
Ben hem zamanın göreceliliğini hissettim kitabı okurken hem de bir müzik yapıtındaki iniş ve çıkışları.
Thomas Mann’ı annesi Julia da Silva Bruhns çok etkilemiş.Julia da Silva opera sanatçısı olmak istemiş ancak ailesi tarafından engellenmiş.Buna rağmen müzikle bağını kesmemiş, Mann ailesinin yaşamında müzik daima yer almış.
Büyülü Dağ’da Birinci Dünya Savaşı öncesi  Almanya’sının düşünce, sosyal ve ahlaki yapısı ortaya serilirken, felsefi yoğunluk da altından kalkamayacağım kadar arttı benim için.
Sanatoryumdaki kuzenini kısa bir süre için ziyarete gelip, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamısına  kadar 7  yıl sanatoryumda  kalan “hayatın problemli çocuğu” Hans Castorp, İtalyan hümanist edebiyatçı, aydınlanma felsefesinin temsilcisi Settembrini, Yahudi kökenli, komünistliği, cizvit-katolikle birleştirmeye çalışıp, ölüm fanatizmini savunan Cizvit Leo Naphta, psikanaliz deneyleri yapan asistan Krokowski, haz için yaşayan Mynheer Peeperkorn gibi farklı akımların temsilcileriyle karşılaşır.
Hiçbirinin düşüncelerine kapılmaksızın orta yolu seçer.Thomas Mann’a göre bu orta yolu buluş, Alman şehirlisinin zihniyetinin simgesel bir şekilde dile getirilişiymiş.
Sanatoryumun dışa kapalı ortamında Hans Castorp olgunluğa ulaşır.Bu açıdan bir eğitim romanıdır da Büyülü Dağ.Özellikle Kar isimli bölümde Hans’ın donma tehlikesi içinde yarı uyur yarı uyanık geçirdiği zamanda hayatın ve ölümün anlamını sezmesi, olgunlaşmasını vurguladığı gibi iki eğitmeninden de ayrılıp, kendini bulduğunun altı çizilmiş olur.

“Benim iki eğitmenim! Tartışmaları ve çelişkileri bir guazzabuglio’dan, savaş çığlıklarından öte bir şey değil-birazcık aklı başında ve dindar bir insan onlara kapılmaktan sakınır.Gerçek ve ölüm, hastalık ve sağlık, ruh ve doğaymış! Bunlar gerçekten birbirine karşıt şeyler mi?Soruyorum size:Bunlar sorun mu? Hayır, bunlar sorun değil, soyluluk sorunsalları da değil.Ölümün izleri yaşamın içinde sürer; öyle olmasaydı yaşam diye bir şey de olmazdı.Homo Dei statüsü de bunun içinde-ölümün izlerinin ve aklın tam ortasında bir yerlerde.Buradaki sütunumdan bunların tümünü görebiliyorum.İnsan böyle bir durumda olduğuna göre, kendine karşı saygın, iyi ve içtenlikli olmalı ve yürekli davranıp kendisiyle iletişim kurmalı çünkü soylu olan o, karşıtlar değil.İnsan karşıtların efendisi, tüm bu karşıtlar o var diye var; demek ki o karşıtlardan daha soylu.” ( İkinci cilt syf 190)
Uyanışın, olgunluğun ifadesidir, yukarıdaki cümleler.
Kitapta sık sık 7 rakamının tekrarı ilgi çekiciydi.Ayrıca çevirmenin çok sık kullandığı “ her kez” kelimeleri beni irkiltti her okuyuşumda nedense.️

ozlemakbasilunga_ilunga
Автор

Teşekkür ederim benim icin merak uyandiran bir anlatim oldu🌸hele içeriği betimseli yoğun ve felsefikse👌🏼 siz anlatirken bende nedense bi yerde noktalanacak diye beklerken üç nokta konulmuş gibi oldu demek ki oradan da yazar bi mesaj yollamak istemiş diye düşündüm daha sonraki çalışmalarınızı heyecanla bekliyor olacam🥰🌹

fatoss
Автор

İlk yorum yine yeniden 🩷 videolar ruhuma iyi geliyor okuma isteğimi artıyor gerçekten 🤍

esraaltundal
Автор

Begüm hanım yaşam kürü isimli film bu kitaptan esinlenilmiş

OnurAyla-hbpd
Автор

Thomas mann değişen kafalar kitabını da yorumlar mısınız acaba hint felsefesiyle ilgili bir kitaptı ve de şunu sormak istiyorm sesli kitap dinliyor msnz ? Teşekkürler 🎉

Betul-iucs
Автор

Begüm hanım bahsettiğiniz yazar Orhan Pamuk olabilir diye düşünüyorum 😊

fatmak.
Автор

Sevgili Begüm, John Fante'nin '' Bahara kadar bekle Bandini '' kitabını da mutlaka okumanı öneriyorum, Toza sor kitabından çok daha fazla beğeneceğinden eminim..

izmirden
Автор

Orhan Pamuk'tan bahsettiğini düşünüyorum Türk edebiyatçı olarak?

gulugurlu
Автор

Abla sana çok güzel bir kitap önerim var mutlaka oku umarım bilim kurgu seviyorsundur kitabın yazarı ilk siyahi kadın bilim kurgu yazarı ve dahi bursu diye bilinen macarthur fellwshipe layık görülen ilk ve tek bilim kurgu yazarı octavia E. Butler kesinlikle oku abla kitap aslında 4 kitaplık bir seri ama tek kitapta birleştirmişler 984 sayfa ismi tohumdan hasada örüntücüler dörtlemesi ve birinci baskısı bende bu bir mucize mutlaka oku ablaabla birde kalın kitapı 700 sayfa üstü kitapları nadıl ergonomik rahat ve zarar vermeden okuya biliriz

Sıradanbirokuyucu
Автор

Merhaba turk edebiyatinda akila yazan Orhan pamuk var benim bildiğim.

munzur_aryenamed
Автор

O kişi Orhan Pamuk olmalı. Ancak duygu konusunda yanılıyorsunuz. Kitaptakinden daha ağır bir duygusuzluk hakim çağımız insanına. O yüzden kitabı sevip sadece bazı uzun diyaloglar arasında kaybolmuştum.

omer_can
Автор

Bu kitaptan nefret ettim. Gereksiz uzatmalari gerekesiz anlatilar. Hevesle aldim 2. Ciltte sinirlendim. Anlatmak istedigi sey icin gereksiz tekrarlar.

sinematik
Автор

Aaaah aaah o kadar özledim ki kitap okumayı. Eylülden bu yana yoğun bir kpss sürecindeyim. 4 Ağustostan sonra hasretim diner inşallah. Sizi görmek dinlemek çok iyi geldi bana

cemileorcan
Автор

Duygudan yoksun derken neyi kastettiniz acaba Orhan Bey hakkinda? Bir okur olarak eserden ne beklediğinize göre değişiyor sanırım bu. Duygu, düşünce, teknik hepsini buluyorum ben şahsen kendisinde. Başka açılardan eleştirebilirim ama illa duygu peşindeyseniz Kerime Nadir falan okuyun en iyisi. Buddenbrooklar-Cevdet Bey bağlantısından mı yürüyüp taş attınız diye de düşünmedim değil:)

esra
Автор

"Büyülü Dağ" okuduğum kötü kitaplardan biri; hikaye yok denecek kadar sığ, felsefe-psikoloji filan desem o da yok-vasat boğucu sayfalar, boş bir odanın içinde dönüp duruyorsun. Çeviri de kötü, biran önce bitsin dercesine çevrilmiş sanki, abartılı tavsiyeler kaynaklı vakit kaybı

nihatcomert