filmov
tv
Unutamayalım Seni I Hocaefendi Özel

Показать описание
Yazı: Mahmut Bengi
Seslendirme: Sıtkı Özcan
Müzik: Yusuf Kerem
Hocam…
Bizim için ağlama artık…
Tesbihat sesleri duymak için uzandığın yerde, hıçkırıklarımızı duyarsan eğer, sakın ha bizim için üzülme artık.
Sen tam da bize öğrettiğin gibi, mükafatını beklemeden gittin ya…
şimdi gülmek, en çok sana yakışır artık…
Gülmek sana, ağlamak bize düşer artık…
Hoş gör bizi hocam, ama ağlamak bizim en büyük hakkımız…
Biz sana güvendik, güzel günler göreceğimize inandık.
Eğer şimdi ağlıyorsak, yenildik yahut yanıldık diye değil asla.
Senin çiçeklerin illa ki açar; biz bahçıvansız kaldığımıza ağladık.
O güzel günler geldiğinde, sen burada olmayacaksın ya…
sensiz gün nasıl güzel olur, onu bilmediğimiz için ağladık…
Sana vedaya on binler geldik, gelemeyip kan ağlayan milyonlar hesabına. İsterdik ki gürül gürül tekbirler getirelim ardından, yerler ve gökler hesabına. Fakat giderken bile sana Hocaefendi olmak düştü, bizeyse talebe olmak.
Bil ki sustuysak, sen istediğin için sustuk.
Ama içimizden Ihlaslar, Fatihalar okurken, gözlerimizden teşrik tekbirleri döktük.
İmam er kişi diye niyet etti, biz içimizden er oğlu er kişi diye feryat ettik!
Biz seni önde görmeye alışığız ya…
böyle görmek ağır geldi be hocam…
Hocam, can hocam…
Gittiğine inanmadıysak, inan kabahat bizde değil…
Sen ki bize her daim hayat aşıladın.
Sen ki hayatımıza hayat kattın, hayatın manasını anlattın.
Sen ki can vermeyi değil, hayat vermeyi öğrettin.
Sen ki her ânın her yanıyla hayat oldu ya…
Allah rızası için anlat, sen nasıl hayatta olmazsın?
Çok ağladık hocam, ama isyan etmedik.
Çünkü sayende biz Allah’ı hep şefkatli diye bildik.
Ve anladık ki, sen sandığa hapsolmuş gül kokusuydun, ancak yaklaşan duyardı.
Şimdi sandık açıldı, sen dört bir yana yayıldın.
Artık yalnız Pennsilvanya’da değil, sen Chicago’da, Texas’tasın.
Sen Kanada’da Mısır’da, Hindistan’da, Afrika’da, Avrupa’da, Orta Asya’dasın. Bizden daha yetim hisseden, Türkiye zindanındaki kardeşlere müjdeler olsun!
Sen şimdi canından çok sevdiğin memleketindesin.
Hocam sen gittin ya…
biz seni öte dünyaya değil, tüm dünyaya uğurladık…
Sakın ha bizim için üzülme artık; biz senin talebeleriniz hocam…
Ağlamayı da senden öğrendik, ümitli olmayı da.
Belki de ondandır, gözlerimizdeki yaş kurumadan yüzlerimizin gülmesi. Yolcu eder etmez seni unuttuk diye değil, sen kurtuldun diye güldük.
Senin için dikenli yollar bitti, nihayet aşık olduğun o Gül’e kavuştun diye… Alvarlı Efe’yle, Üstad’la, Refia anneyle, Ramiz babayla hasret gideresin diye… Güldük, çünkü kaybetmek şöyle dursun, seni yeniden bulduğumuzu anladık. Onlarca yıl sonra yeniden binler olup, yeniden kardeşlerimizi bulduk.
Senin hala Hocaefendi olmana, hala bizi birleştirmene güldük…
Güldüysek, aslında sensiz olmadığımızı anladığımız için hocam.
Biz senin davanı yaşattıkça, senin ölmeyeceğini anladığımız için.
Bir başımıza kalsak bile Hizmet’e devam etmeye yemin etmişken, yüz binlerin hala dimdik durduğunu, hala itidal abidesi olduklarını gördüğümüz için.
Bize Allah’ı, bize Efendiler Efendisi’ni, bize bizi bıraktığın için…
Her daim gözün yaşlı olsa da, aklımızda en çok tebessümün kaldığı için… Güldük, çünkü fark ettik hocam.
Senden bahsederken geçmiş zamanlı konuşmak yakışmıyor.
Hocaefendi böyle söylüyordu, Hocaefendi şöyle derdi, durmuyor ağızlarda. Çünkü söylediklerin, çünkü dediklerin, çünkü yaptıkların capcanlı yaşıyor. Varsın seni bu dünyada görmeyelim, varsın seni her gün özleyelim…
Ama hocamız, bizim Hocaefendi’miz bize hala şimdiki zamanda hitap ediyor… Gözün arkada kalmasın hocam…
Hani Sultan Selahaddin vefat ederken, veziri nasihat eder ya çocuklarına: “Eğer ittifak ederseniz, babanızın şahsından başka bir kaybınız olmaz. Ancak, ihtilafa düşerseniz, gelecek felaketlerin en ehveni, babanızın kaybı olacaktır.” Ve öyle de olur, koca bir devlet yıkılır gider, kısacık zamanda… Ama hocam biz, Selahaddin’in çocukları değiliz.
Biz Selahaddin Eyyubi’nin ve Fethullah Gülen’in mirasçılarıyız!
O talihsiz çocukların Hocaefendi’si yoktu, bizim vardı. Bizim Hocaefendi’miz var! Dünya şahit olsun, seni sevenler şahit olsun, seni sevemeyenler şahit olsun, dostlar şahit olsun, sana dostluktan nasibi olmayanlar şahit olsun, yerdeki gökteki melekler şahit olsun, bizi sana emanet eden ana babalarımız, bizden sonra gelen evlatlarımız şahit olsun.
Sen şahit ol hocam…
Sen bizi hiç yarı yolda bırakmadın ya…
sana söz, biz de bu yolu yarım bırakmayız!
Hocam…
Can hocam…
Yolun açık olsun…
Hani şarkıda diyor ya…
“Boğazında düğümlenen hıçıkırık olayım; unutma beni, unutama beni…”
Madem ki sen de bizim boğazımızda düğümlenen hıçkırık oldun…
Evvela Allah’a, sonra bize sevdirdiğin o Efendiler Efendisi’ne ve elbet sana boynumuzun borcu olsun…
Unutmayalım seni…
Unutamayalım seni…
-------------------------------------------------------
Seslendirme: Sıtkı Özcan
Müzik: Yusuf Kerem
Hocam…
Bizim için ağlama artık…
Tesbihat sesleri duymak için uzandığın yerde, hıçkırıklarımızı duyarsan eğer, sakın ha bizim için üzülme artık.
Sen tam da bize öğrettiğin gibi, mükafatını beklemeden gittin ya…
şimdi gülmek, en çok sana yakışır artık…
Gülmek sana, ağlamak bize düşer artık…
Hoş gör bizi hocam, ama ağlamak bizim en büyük hakkımız…
Biz sana güvendik, güzel günler göreceğimize inandık.
Eğer şimdi ağlıyorsak, yenildik yahut yanıldık diye değil asla.
Senin çiçeklerin illa ki açar; biz bahçıvansız kaldığımıza ağladık.
O güzel günler geldiğinde, sen burada olmayacaksın ya…
sensiz gün nasıl güzel olur, onu bilmediğimiz için ağladık…
Sana vedaya on binler geldik, gelemeyip kan ağlayan milyonlar hesabına. İsterdik ki gürül gürül tekbirler getirelim ardından, yerler ve gökler hesabına. Fakat giderken bile sana Hocaefendi olmak düştü, bizeyse talebe olmak.
Bil ki sustuysak, sen istediğin için sustuk.
Ama içimizden Ihlaslar, Fatihalar okurken, gözlerimizden teşrik tekbirleri döktük.
İmam er kişi diye niyet etti, biz içimizden er oğlu er kişi diye feryat ettik!
Biz seni önde görmeye alışığız ya…
böyle görmek ağır geldi be hocam…
Hocam, can hocam…
Gittiğine inanmadıysak, inan kabahat bizde değil…
Sen ki bize her daim hayat aşıladın.
Sen ki hayatımıza hayat kattın, hayatın manasını anlattın.
Sen ki can vermeyi değil, hayat vermeyi öğrettin.
Sen ki her ânın her yanıyla hayat oldu ya…
Allah rızası için anlat, sen nasıl hayatta olmazsın?
Çok ağladık hocam, ama isyan etmedik.
Çünkü sayende biz Allah’ı hep şefkatli diye bildik.
Ve anladık ki, sen sandığa hapsolmuş gül kokusuydun, ancak yaklaşan duyardı.
Şimdi sandık açıldı, sen dört bir yana yayıldın.
Artık yalnız Pennsilvanya’da değil, sen Chicago’da, Texas’tasın.
Sen Kanada’da Mısır’da, Hindistan’da, Afrika’da, Avrupa’da, Orta Asya’dasın. Bizden daha yetim hisseden, Türkiye zindanındaki kardeşlere müjdeler olsun!
Sen şimdi canından çok sevdiğin memleketindesin.
Hocam sen gittin ya…
biz seni öte dünyaya değil, tüm dünyaya uğurladık…
Sakın ha bizim için üzülme artık; biz senin talebeleriniz hocam…
Ağlamayı da senden öğrendik, ümitli olmayı da.
Belki de ondandır, gözlerimizdeki yaş kurumadan yüzlerimizin gülmesi. Yolcu eder etmez seni unuttuk diye değil, sen kurtuldun diye güldük.
Senin için dikenli yollar bitti, nihayet aşık olduğun o Gül’e kavuştun diye… Alvarlı Efe’yle, Üstad’la, Refia anneyle, Ramiz babayla hasret gideresin diye… Güldük, çünkü kaybetmek şöyle dursun, seni yeniden bulduğumuzu anladık. Onlarca yıl sonra yeniden binler olup, yeniden kardeşlerimizi bulduk.
Senin hala Hocaefendi olmana, hala bizi birleştirmene güldük…
Güldüysek, aslında sensiz olmadığımızı anladığımız için hocam.
Biz senin davanı yaşattıkça, senin ölmeyeceğini anladığımız için.
Bir başımıza kalsak bile Hizmet’e devam etmeye yemin etmişken, yüz binlerin hala dimdik durduğunu, hala itidal abidesi olduklarını gördüğümüz için.
Bize Allah’ı, bize Efendiler Efendisi’ni, bize bizi bıraktığın için…
Her daim gözün yaşlı olsa da, aklımızda en çok tebessümün kaldığı için… Güldük, çünkü fark ettik hocam.
Senden bahsederken geçmiş zamanlı konuşmak yakışmıyor.
Hocaefendi böyle söylüyordu, Hocaefendi şöyle derdi, durmuyor ağızlarda. Çünkü söylediklerin, çünkü dediklerin, çünkü yaptıkların capcanlı yaşıyor. Varsın seni bu dünyada görmeyelim, varsın seni her gün özleyelim…
Ama hocamız, bizim Hocaefendi’miz bize hala şimdiki zamanda hitap ediyor… Gözün arkada kalmasın hocam…
Hani Sultan Selahaddin vefat ederken, veziri nasihat eder ya çocuklarına: “Eğer ittifak ederseniz, babanızın şahsından başka bir kaybınız olmaz. Ancak, ihtilafa düşerseniz, gelecek felaketlerin en ehveni, babanızın kaybı olacaktır.” Ve öyle de olur, koca bir devlet yıkılır gider, kısacık zamanda… Ama hocam biz, Selahaddin’in çocukları değiliz.
Biz Selahaddin Eyyubi’nin ve Fethullah Gülen’in mirasçılarıyız!
O talihsiz çocukların Hocaefendi’si yoktu, bizim vardı. Bizim Hocaefendi’miz var! Dünya şahit olsun, seni sevenler şahit olsun, seni sevemeyenler şahit olsun, dostlar şahit olsun, sana dostluktan nasibi olmayanlar şahit olsun, yerdeki gökteki melekler şahit olsun, bizi sana emanet eden ana babalarımız, bizden sonra gelen evlatlarımız şahit olsun.
Sen şahit ol hocam…
Sen bizi hiç yarı yolda bırakmadın ya…
sana söz, biz de bu yolu yarım bırakmayız!
Hocam…
Can hocam…
Yolun açık olsun…
Hani şarkıda diyor ya…
“Boğazında düğümlenen hıçıkırık olayım; unutma beni, unutama beni…”
Madem ki sen de bizim boğazımızda düğümlenen hıçkırık oldun…
Evvela Allah’a, sonra bize sevdirdiğin o Efendiler Efendisi’ne ve elbet sana boynumuzun borcu olsun…
Unutmayalım seni…
Unutamayalım seni…
-------------------------------------------------------
Комментарии