filmov
tv
AZİZ MAHMUD HÜDAYİ HZ. ( İstanbul Evliyaları - İstanbul Türbeleri )
Показать описание
#türbedelisi #türbe #azizmahmudhüdayi
Seslendiren: HAKAN BATUR
Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri 1541 Şereflikoçhisar’da doğdu. Çocukluğunu geçirdiği Sivrihisar’da ilk tahsiline başladı. Daha sonra İstanbul’a giderek Küçük Ayasofya Medresesi’ne girdi. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra hocası Nazırzade Ramazan Efendi’ye talebe oldu. Talebelik ve muidlik yıllarında bir yandan da Halvetiyye tarikatına mensup Küçük Ayasofya Camii şeyhi Nureddinzade Muslihuddin Efendi’nin sohbetlerine devam etti. Hocası Nazırzade Edirne Selimiye Medresesi’ne müderris, Mısır ve Şam’a kadı tayin edildiği yıllarda Hüdayi’yi yanından ayırmadı. Hüdayi Mısır’da hocasıyla beraber bulunduğu sıralarda Halvetiyye tarikatının Demirtaşiyye kolundan Kerimüddin el-Halveti’den “usul-i esma” terbiyesi gördü. 1573’te Mısır’dan dönüşünde Bursa Ferhadiye Medresesi’ne müderris ve Cami-i Atik Mahkemesi’ne naib tayin edildi. Hocası Nazırzade ise Bursa mevleviyetine getirildi. Bursa’ya gelişinin üçüncü yılında hocası vefat etti. Talebelik ve muidlik yıllarından beri tasavvuf çevresiyle yakın teması bulunan Hüdayi, hocasının ölümünün üzerinde bıraktığı derin tesir sebebiyle resmi görevlerinden ayrılarak daha önce vaaz ve sohbetlerine katıldığı Muhyiddin Üftade’ye intisap etti. Üç yıl gibi kısa bir zamanda seyrü sülukünü tamamladı. Şeyh Üftade kendisini memleketi Sivrihisar’a halife tayin etti. Burada ancak altı ay kadar kalabilen Hüdayi, şeyhi Üftade’yi ziyaret etmek için tekrar Bursa’ya döndü. Fakat bu arada şeyhi vefat edince Rumeli’ye gitti. Trakya ve Balkanlar’da bir süre kaldıktan sonra İstanbul’a geldi. Şeyhülislam Hoca Sadeddin Efendi’nin delaletiyle tayin edildiği Küçük Ayasofya Camii Tekkesi’nde sekiz yıl şeyhlik makamında bulundu. Bir yandan da Fatih Camii’nde vaizlik yaptı, tefsir ve hadis okuttu. Daha sonra Üsküdar’da Hüdayi Dergahı’nın bulunduğu yeri 1589 yılında satın aldı. Dergahın inşaatıyla daha yakından ilgilenmek için ikametgahını Rum Mehmed Paşa Camii civarına nakletti. 1595’te dergahın inşaatı tamamlandı. 1599 yılında Fatih Camii vaizliğini bırakarak Üsküdar Mihrimah Sultan (İskele) Camii’nde perşembe günleri vaaz vermeye başladı. Sultan Ahmed Camii’nin açılışında (1616) ilk hutbeyi Aziz Mahmud Hüdayi okudu ve her ayın ilk pazartesi günü burada vaaz etmeyi kabul etti. Üsküdar’da bulunduğu yıllarda Bulgurlu’da da bir çilehane ile bir hamam yaptırdı. Çilehanenin bulunduğu yerdeki Bulgurlu köyü, Ilısuluk tarlaları ve Gaziler tepesinin bir kısmı sultan I. Ahmed tarafından ferman-ı hümayunla Aziz Mahmud Hüdayi adına tescil edildi. Aziz Mahmud Hüdâyî Ekim 1628 vefat etti.
Hüdayi Hazretleri’nin sevenlerine duâsı:
“Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir… Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!..”
Hüdayi, halktan sultanlara kadar uzanan geniş bir tesir halkası meydana getirdi. Devrin padişahlarıyla yakın ilgi kurmayı başardı. III. Murad, I. Ahmed ve II. Osman gibi padişahlara mektuplar yazdı, öğütler verdi. IV. Murad’a saltanat kılıcını kuşattı. Ferhad Paşa ile Tebriz Seferi’ne katıldı. Zaman zaman padişahların davetlisi olarak saraya gitti ve onlarla sohbetlerde bulundu. Evliya Çelebi, “yedi padişahın Hüdayi’nin elini öptüğünü, 170.000 müride iradet (el) verdiğini” belirtir. Aziz Mahmud Hüdayi’nin dergahı her zümreden insanlarla dolup taştı. Devlet ricalinden Sadrazam Kayserili Halil Paşa, Dilaver Paşa, ilmiyeden Hoca Sadeddin Efendi, Sun‘ullah Efendi, Şeyhülislam Hocazade Esad Efendi, Okçuzade Mehmed Şahi Efendi, Sarı Abdullah Efendi, Nev‘izade Atai, meşhur sufi Olanlar Şeyhi İbrahim Efendi ve benzerleri onun dergahının müntesip veya müdavimleri arasındaydı. Vefat ettiğinde altmışa yakın halifesi bulunduğu rivayet edilen Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri halifeleri ve yazdığı otuz kadar eseriyle Anadolu ve Balkanlar’daki dini-tasavvufi hayat üzerinde derin tesirler icra etmiş ve bu şekilde şöhreti günümüze kadar ulaşmıştır. Tekkesi, İstanbul’un en önemli tasavvuf ve kültür merkezi olarak hizmet görmüş, bu dergahtan pek çok ilim ve fikir adamı, şeyh ve musikişinas yetişmiştir.
Hüdayi Dergahı’na bağlı müelliflerin en meşhuru, şüphesiz, Ruḥu’l-beyan sahibi Bursalı İsmail Hakkı’dır. Eserlerinde sık sık Hüdayi’den nakiller yapan Bursalı İsmail Hakkı, onu Gazneli Sultan Mahmud ile mukayese ederek sevgisini şöyle dile getirir: “Ey güruh-ı Muhammedi biliniz / Geldi bu aleme iki Mahmud / Biri Mahmud-ı Gaznevi meşhur / Biri Mahmud-ı ma‘nevi ma‘hud.”
Seslendiren: HAKAN BATUR
Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri 1541 Şereflikoçhisar’da doğdu. Çocukluğunu geçirdiği Sivrihisar’da ilk tahsiline başladı. Daha sonra İstanbul’a giderek Küçük Ayasofya Medresesi’ne girdi. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra hocası Nazırzade Ramazan Efendi’ye talebe oldu. Talebelik ve muidlik yıllarında bir yandan da Halvetiyye tarikatına mensup Küçük Ayasofya Camii şeyhi Nureddinzade Muslihuddin Efendi’nin sohbetlerine devam etti. Hocası Nazırzade Edirne Selimiye Medresesi’ne müderris, Mısır ve Şam’a kadı tayin edildiği yıllarda Hüdayi’yi yanından ayırmadı. Hüdayi Mısır’da hocasıyla beraber bulunduğu sıralarda Halvetiyye tarikatının Demirtaşiyye kolundan Kerimüddin el-Halveti’den “usul-i esma” terbiyesi gördü. 1573’te Mısır’dan dönüşünde Bursa Ferhadiye Medresesi’ne müderris ve Cami-i Atik Mahkemesi’ne naib tayin edildi. Hocası Nazırzade ise Bursa mevleviyetine getirildi. Bursa’ya gelişinin üçüncü yılında hocası vefat etti. Talebelik ve muidlik yıllarından beri tasavvuf çevresiyle yakın teması bulunan Hüdayi, hocasının ölümünün üzerinde bıraktığı derin tesir sebebiyle resmi görevlerinden ayrılarak daha önce vaaz ve sohbetlerine katıldığı Muhyiddin Üftade’ye intisap etti. Üç yıl gibi kısa bir zamanda seyrü sülukünü tamamladı. Şeyh Üftade kendisini memleketi Sivrihisar’a halife tayin etti. Burada ancak altı ay kadar kalabilen Hüdayi, şeyhi Üftade’yi ziyaret etmek için tekrar Bursa’ya döndü. Fakat bu arada şeyhi vefat edince Rumeli’ye gitti. Trakya ve Balkanlar’da bir süre kaldıktan sonra İstanbul’a geldi. Şeyhülislam Hoca Sadeddin Efendi’nin delaletiyle tayin edildiği Küçük Ayasofya Camii Tekkesi’nde sekiz yıl şeyhlik makamında bulundu. Bir yandan da Fatih Camii’nde vaizlik yaptı, tefsir ve hadis okuttu. Daha sonra Üsküdar’da Hüdayi Dergahı’nın bulunduğu yeri 1589 yılında satın aldı. Dergahın inşaatıyla daha yakından ilgilenmek için ikametgahını Rum Mehmed Paşa Camii civarına nakletti. 1595’te dergahın inşaatı tamamlandı. 1599 yılında Fatih Camii vaizliğini bırakarak Üsküdar Mihrimah Sultan (İskele) Camii’nde perşembe günleri vaaz vermeye başladı. Sultan Ahmed Camii’nin açılışında (1616) ilk hutbeyi Aziz Mahmud Hüdayi okudu ve her ayın ilk pazartesi günü burada vaaz etmeyi kabul etti. Üsküdar’da bulunduğu yıllarda Bulgurlu’da da bir çilehane ile bir hamam yaptırdı. Çilehanenin bulunduğu yerdeki Bulgurlu köyü, Ilısuluk tarlaları ve Gaziler tepesinin bir kısmı sultan I. Ahmed tarafından ferman-ı hümayunla Aziz Mahmud Hüdayi adına tescil edildi. Aziz Mahmud Hüdâyî Ekim 1628 vefat etti.
Hüdayi Hazretleri’nin sevenlerine duâsı:
“Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir… Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!..”
Hüdayi, halktan sultanlara kadar uzanan geniş bir tesir halkası meydana getirdi. Devrin padişahlarıyla yakın ilgi kurmayı başardı. III. Murad, I. Ahmed ve II. Osman gibi padişahlara mektuplar yazdı, öğütler verdi. IV. Murad’a saltanat kılıcını kuşattı. Ferhad Paşa ile Tebriz Seferi’ne katıldı. Zaman zaman padişahların davetlisi olarak saraya gitti ve onlarla sohbetlerde bulundu. Evliya Çelebi, “yedi padişahın Hüdayi’nin elini öptüğünü, 170.000 müride iradet (el) verdiğini” belirtir. Aziz Mahmud Hüdayi’nin dergahı her zümreden insanlarla dolup taştı. Devlet ricalinden Sadrazam Kayserili Halil Paşa, Dilaver Paşa, ilmiyeden Hoca Sadeddin Efendi, Sun‘ullah Efendi, Şeyhülislam Hocazade Esad Efendi, Okçuzade Mehmed Şahi Efendi, Sarı Abdullah Efendi, Nev‘izade Atai, meşhur sufi Olanlar Şeyhi İbrahim Efendi ve benzerleri onun dergahının müntesip veya müdavimleri arasındaydı. Vefat ettiğinde altmışa yakın halifesi bulunduğu rivayet edilen Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri halifeleri ve yazdığı otuz kadar eseriyle Anadolu ve Balkanlar’daki dini-tasavvufi hayat üzerinde derin tesirler icra etmiş ve bu şekilde şöhreti günümüze kadar ulaşmıştır. Tekkesi, İstanbul’un en önemli tasavvuf ve kültür merkezi olarak hizmet görmüş, bu dergahtan pek çok ilim ve fikir adamı, şeyh ve musikişinas yetişmiştir.
Hüdayi Dergahı’na bağlı müelliflerin en meşhuru, şüphesiz, Ruḥu’l-beyan sahibi Bursalı İsmail Hakkı’dır. Eserlerinde sık sık Hüdayi’den nakiller yapan Bursalı İsmail Hakkı, onu Gazneli Sultan Mahmud ile mukayese ederek sevgisini şöyle dile getirir: “Ey güruh-ı Muhammedi biliniz / Geldi bu aleme iki Mahmud / Biri Mahmud-ı Gaznevi meşhur / Biri Mahmud-ı ma‘nevi ma‘hud.”
Комментарии